1 Kasım 2016 Salı

OKSİJEN VE OZON İLE VÜCUT BAKIMI



1. OKSİJEN İLE VÜCUT BAKIMI
UYGULAMALARI

1.1. Tanımı
     Vücuttaki çeşitli rahatsızlıkların ve estetik görünüm bozukluğunun tedavi edilmesi
amacıyla çeşitli kozmetik ürünler ve cihazlar yardımıyla cilde oksijen verilerek yapılan
tedavi yöntemidir. Oksijen ile vücut bakımı uygulamalarını anlatmadan önce oksijen
hakkında bilgi vermekte fayda vardır.

1.1.1. Oksijen
     Oksijen molekülü (O2) iki oksijen atomunun birleşmesinden oluşuyor. Dünyada tüm
bitkilerin milyonlarca yıldır yapmış oldukları fotosentez sonucunda oluşan O2, insanlar ile
birlikte tüm canlıların yaşamı için en büyük hayat kaynağıdır. Oksijen (O2), renksiz,
kokusuz, “Periyodik Tabloda VIb Grup”ta yer alan bir elementtir.
 Atomik No:8
 Ergime noktası:-214C
 Kaynama noktası: -183C

     Soluduğumuz havada, %21 oksijen %79 nitrojen, 0,3 karbondioksit ve diğer gazlar
bulunmaktadır. Soluma esnasında, vücudumuza alabildiğimiz O2 miktarı %16,5 oranına
düşerken karbondioksit miktarı ise %3,4 oranına çıkmaktadır.
     Oksijen, hayatımızın en nemli elementi ve her canlının varlığını sürdürebilmesi için
gereksinim duyduğu sağlıklı yaşamın kaynağıdır. Havada, bulutlarda, yağmurda,
okyanuslarda, nehirlerde, bitkisel/hayvansal oluşumlarda ve diğer su kaynaklarında bulunan
oksijen, vücudumuzun %80'inin sudan oluştuğu da düşünülürse yaşam için ne kadar önemli
olduğu ortadadır. Oksijen vücudun tüm hücrelerinin temel olarak ihtiyaç duyduğu bir
maddedir. Hücrelerin fonksiyonları devam ettirmeleri için vazgeçilmezdir. Dünya üzerinde
oksijensiz bir hayat mümkün değildir. İnsan vücudu ancak 2 dakika oksijensizliğe
dayanabilir. Vücudumuzun canlılığı oksijen teneffüs etmemize doğrudan bağlıdır ve temiz
ve rafine bir ortamda solumak vücudumuzda canlandırıcı etkiler oluşturur.
     Normal koşullarda ve deniz seviyesinde havada maksimum düzeyde % 21 oranında
oksijen bulunmaktadır. Ancak çevre kirliliği, çevre kirliliğine sebep olan gazların yarattığı
sera etkisi, ozon tabakasının delinmesi, yeşil alanların azlığı, oksijenin varlığını olumsuz
şekilde etkilemektedir. Yani sadece çok temiz ortamlarda bu % 21’lik oran söz konusu
olmaktadır. Zaten bu oran da insanların oksijen ihtiyacını karşılamak için yeterli değildir.
200 yıl öncesine kadar atmosferdeki oksijen miktarı %40 iken günümüzde bu oranın
sadece %19- 21'dir. Yaş, yaşam koşullarının ağırlığı, stres ve bazı organizmalardaki
biyokimyasal oluşumlar nedeniyle de, kandaki O2 miktarı azalmakta, bu da vücudumuzdaki
oksijen gereksinimini artırmaktadır.
     Oksijen yetersizliği sonucunda vücudumuzda birçok fonksiyon yeterince
çalışmamaktadır. Bunun sonucunda bazı rahatsızlıklar meydana gelmektedir. Kendimizi
zinde hissetmeyişimiz, moral bozukluğu, mutsuzluk, sinirlilik hâli, çoğu zaman oksijenin
vücudumuzda yeteri kadar olmayışından kaynaklanmaktadır
     Bilim adamlarının son zamanlardaki incelemeleri, sağlıklı ve canlı bir cilt için de
oksijenin yaşamsal bir önem taşıdığını ortaya koymaktadır. Tüm hücrelerin yanı sıra cilt
hücrelerinin de yaşamlarını sürdürmeleri için hiç kuşkusuz ki oksijene ihtiyacı vardır. Ancak
cilt, kirli hava, egzoz dumanı, sigara tüketimi, pasif içicilik, yeteri kadar gün ışığından
yararlanamamak ve bilinçsizce kullanılan kozmetik ürünler nedeniyle gereksinimi olan
oksijeni yeteri kadar alamamaktadır. Tüm bu olumsuz faktörlerden dolayı cilt erken yıpranıp
yaşlanmaya başlamaktadır. Bununla birlikte yaş ilerledikçe kılcal damarlar ve dolaşım
sistemi epidermisin ihtiyacı olan oksijeni sağlayamamakta ve ciltteki oksijen miktarı
düşmektedir. Bu yüzden de cilt taze ve sağlıklı görünümünü yitirmektedir.

1.1.1.1. Oksijenin Yararları
 Enerjimizi artırır.(O2 'nin bize verdiği enerji, toplam enerji ihtiyacımızın %90'ı olup bu oran beslenme yoluyla sağlanacak enerji için %10'dur.)
 Hafıza gelişimini sağlanması,
 Kan basıncının düşürülmesine yardımcı olması,
 Şeker hastalığının olumsuz şartlarının düzeltilmesi,
 Sindirim ve hücre metabolizmalarının düzenlenmesi, normal uyku düzeninin sağlanması ve kronik yorgunlukların önlenmesi,
 Konsantrasyonun devamlı tutulması,
 Bağışıklık ve sinir sisteminin desteklenmesi,
 Kalp atışlarının düzenlenmesi, olası kalp krizi risklerinin azaltılması,
 Baş ağrılarının giderilmesi,
 Kas problemleri ve yarışmacı sporcu performansının artırılması,
 Dayanıklılık gelişiminin sağlanması,
 Saç güçlendirilmesi ve cilt bakımı,
 Kandaki toksinlerin temizlenmesidir.

1.1.1.2. Oksijen Eksikliğinde Vücutta Oluşabilecek Rahatsızlıklar
     Oksijen yetersizliği sonucu vücudumuzda birçok fonksiyon yeterince
çalışmamaktadır. Bunun sonucunda ise çeşitli rahatsızlıklar meydana gelmektedir. İlerleyen
teknoloji ile artık oksijen yetersizliğini ve bundan ileri gelebilecek sorunları gidermek
mümkündür. Öncelikle kandaki oksijen miktarının belirlenmesi gereklidir. İleri teknoloji
ürünü olan oksijen basınçölçer ile kandaki oksijen miktarı tespit edilir. Bu aynı zamanda
vücudun enerji düzeyini de ortaya koyar çünkü oksijen ile enerji paralel olarak varlığını
sürdürür. Oksijen var olduğu sürece vücudumuz enerji üretebilmektedir. Oksijen eksikliği ne
yazık ki birçok insanın sorunudur. Çevre faktörleri, eksik ve yanlış beslenme, yaşam tarzı,
stres dâhil olmak üzere daha pek çok faktör vücudumuzdaki oksijen oranının eksik olmasının
tetikleyicileri arasındadır. Vücutta oksijen eksikliğinde şu rahatsızlıklar görülür:
 Tüm vücutta güçsüzlük
 Aşırı yorgunluk ve bitkinlik
 Dolaşım bozukluğu
 Sindirim bozukluğu
 Kas ağrıları
 Baş dönmesi
 Depresyon
 Hafıza kaybı
 Davranış bozuklukları
 Akciğer problemleri
 Bağışıklık sisteminde bozuklukları
 Cilt problemleri
 Ürik asit miktarının artması


Resim 1.2: Oksijenin vücutta dolaşımı

1.1.2. Oksijen ve Cilt Arasındaki İlişki
Şekil 1.1: Yaşlara göre cildin oksijenlenme seviyesi

     Oksijen cildin daha genç, daha güzel, pürüzsüz ve sağlıklı görünmesi için hayati önem
taşıyan bir etkendir. Cilt yaşayan dış etkenlere karşı kolay incinebilir bir dokudur ve
epidermal hücre metabolizması cildin dengesini koruması için oldukça önemlidir. Bu
dengedeki değişiklik veya bozulmalar cildin elastikiyetini kaybetmesine ve sağlıksız
görünmesine neden olur.
     Cilt hücreleri iyi yönetilirse cildin ihtiyacı olan besin ve oksijeni sağlamak üzere
hücreler daha iyi çalışmaya başlar. Vücuttaki oksijen seviyesinin artması yaşlanmayı
geciktirerek cildin daha sağlıklı görünmesini sağlar. Hücreler yenilenerek cildin
güzelleşmesini sağlayan kolojen ve elastin üretimini hızlandırır. Bu yolla cilt serbest
radikallerden ve dış etkenlerden korunarak yaşlılık belirtilerini azaltır. Aşırı toksinlenme
azalarak hücrelerde detoks yaşanır ve cilt kirlilikten arınmış pürüzsüz ve sağlıklı bir
görünüme kavuşur.
     Epidermisin derinlerinde yer alan hücre katmanları işlevlerini yerine getirmek için
enerjiye ihtiyaç duyar. Genç ciltlerin enerjisiz kalmak gibi bir sorunu yoktur. Genç ciltler
yeterli miktardaki oksijen ve besini dermisteki kan damarları yoluyla alır. Bu durum taze ve
canlı görünmenin nedenidir. Olgun ciltlerin cilt tabakalarındaki kılcal damar ve dolaşım
sistemi hasar gördüğünden epidermisin ihtiyacı olan oksijen ve besini sağlayamazlar oksijen
ve besin yetersizliği sonucunda,
 Cilt formunu ve sıklığını kaybeder.
 Ciltte hücre bölünmesi önemli miktarda azalır ve yaşlanma belirtileri ortaya çıkar.
 Cilt incelir, kurulaşır, kırışır, yaşlılık lekeleri meydana gelir.
 Cilt yorgun bir görünüm alır. Oksijen ise bu yorgun düşmüş cilt için bir hayat iksiridir.

1.2. Oksijen Terapi
     Cilde doğal oksijen verilerek yapılan tedaviye oksijen terapi denir. Oksijen terapi
sistemi ile cildin gereksinim duyduğu oksijen basınç ile cildin alt tabakalarına kadar iletilir.
%95 saflıkta elde edilen oksijen, oksijen tabancası yardımıyla 0,6 bar ile 1 bar arası basınçla
derinin alt katmanlarına doğru yayılarak dokuların oksijence zenginleşmesini sağlar. Bu
basınçlı oksijen uygulaması sayesinde ciltte canlılık, yumuşaklık ve tazelik meydana gelir.


Şekil 1.2: Oksijenin epidermise verilişi

     Oksijen terapi sisteminde kullanılan oksijen havadan elde edilmektedir. Bu metot
temelde havadaki oksijen, azot ve diğer gazların ayrılarak oksijenin saflaştırılması prensibine
dayanmaktadır. Oksijen ve azotun birbirinden ayrılması moleküler bir süzme işlemiyle gerçekleştirilir.

Şekil 1.3: Havanın ayrıştırılması

     Oksijen terapi yönteminde, oksijenle birlikte verilen ve özel olarak formüle edilmiş
kozmetik ürünler epidermisin alt tabakasına püskürtme yolu ile enjekte edilir. Bu uygulama
ile hem oksijenin hem de ürünün cilt üzerindeki etkisi arttırılmış olur. Basınçlı oksijen
yardımıyla deri altına verilen özel formüle edilmiş ürünler, cildin en alt katmanlarına nüfuz
ettirilerek ürünün epidermal hücreleri aralarındaki boşluklardan cildin derinliklerine sızması
sağlanır. En uygun oksijen basıncı altında, epidermal bariyere hasar verilmeden cilde ürünün
nüfuzu sağlanmış olur. Acısız bir uygulamadır.
     Uygulamada kullanılan oksijen basınç seviyesi ve aktif maddeler geniş kapsamlı
bilimsel dermatolojik testler sonucunda seçilmiştir. Uygulama sonucunda,
 Aktif maddeler cildin derinliklerine (bazal tabaka) kadar ulaştığı,
 Aktif maddeleri epidermis tabakalarında biriktiği,
 Cildin olması gerektiği kadar aktif maddeler ve saf oksijenle doygunlaştığı gözlenmiştir.
     Plastik cerrahlar yanma ve cilt yaralanmalarında, oksijenin kan dolaşımını ve hücre
metabolizmasını hızlandırdığını ve anti-bakteriyel özellikte olduğunu uzun yıllardır bilmekte
ve oksijeni tedavilerini de uygulamaktadır.
     Dermabrazyon, ( Deri üzerindeki benleri ve yara izlerini ortadan kaldırmak amacıyla
yapılan kazıma işlemi) kimyasal peeling, ultrason peeling gibi cilt bakımı uygulamaları
sonrasında uygulanan oksijen terapinin etkinliği en üst seviyededir. Bunun nedeni bu
uygulamalar öncesinde cilt, ölü hücre bakımından ve cildi enfekte edebilecek bakteriler
yönünden zengindir. Cilt bu durumdayken aktif maddelerini deri altına çekebilecek olanağa
sahip değildir. Peeling işlemi yardımıyla cilt üzerinde ölü hücreler ve kirlilikler kaldırılmış
olur ve cilt pürüzsüzleşir. Bazal tabaka canlanmaya başlar ve yeni hücreler eskilerin yerini
alır. Cilt bu konumda aktif maddeleri deri altına çekebilecek duruma gelir. Sonuç olarak aktif
maddeler ve oksijen epidermal hücreler arasındaki boşluklardan cilt derinliklerine nüfuz
etmeye başlar.

1.2.1. Oksijen Terapinin Cilt ve Vücut Üzerindeki Etkileri
 Oksijen cildin alt katmanlarına ulaşarak kan dolaşımını canlandırır ve bu sayede vücutta biriken toksinlerin atılmasına yardımcı olur.
 Cilt metabolizmasını düzenler ve bu sayede hücrelerin yaşlanması gecikir. Bunun sonucunda cilt pürüzsüz, berrak ve gergin bir görünüme kavuşur.
 Dokuların canlanmasına yardımcı olur.
 Cildin destek dokusunu oluşturan kollajen ve elastin sentezini arttırır.
 A, C ve E vitaminlerinin antioksidan etkisini artırır.
 Cildin nem ihtiyacını karşılar.
 Kırışıklıkları azaltır. Gözaltı torbalarının giderilmesine yardımcı olur.
 Güneş lekelerinin açılmasına yardımcı olur.
 Cildin canlı, pürüzsüz ve ışıltılı bir görünüme kavuşmasına yardımcı olur.
 Cilde verilen oksijen bağışıklık sistemini güçlendirir.
 Ciltteki sarkma ve deformasyonları azaltarak gergin bir görünüm sağlar.
 Oksijenin yağ yakıcı özelliğinden dolayı selülit bakımlarında da etkilidir.
 Cilt bakımlarında olduğu gibi vücut bakımlarında da deforme olmuş ve sarkmış dokunun sıkılaştırılmasına yardımcı olur.
 Akne, leke, cilt problemleri ve yara iyileşmelerinde güçlü bakım, destekleyici tedavi sağlar.


Resim 1.3: Oksijenin cilt üstündeki etkileri

1.2.2. Oksijen Kürünün Vücut Üzerindeki Etkileri
     Vücudumuza giren oksijen etkisini 3–4 aya kadar devam ettirebilmektedir. Bu nedenle
oksijen terapi uygulamalarının aşamalı olarak 10 seans olacak şekilde yılda dört kez
tekrarlanması sağlık açısından son derece faydalıdır. Aşamalı oksijen kürünün faydaları
şunlardır:
 Her türlü dolaşım bozukluğunun düzenlenmesi,
 Çeşitli akciğer ve bronsiyal hastalıklarda oksijen alımının en iyi şekilde sağlanması,
 Kan basıncı ile ilgili düzensizliklerin giderilmesi,
 Kanser tedavisi sırasında oluşan olumsuz etkilerin azaltılması,
 Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi,
 Ameliyat öncesi risklerin azaltılması,


Resim 1.4: Oksijenin vücut bakımında kullanımı

 İç kulakta mikro sirkülasyon bozukluklarından kaynaklanan seslerin azaltılmasıdır.
 İç kulakta dengenin korunmasıdır.
 Görme keskinliğinin artmasıdır.
 Kalp ritim düzensizliklerinde düzelmedir.
 Migren ve çeşitli baş ağrılarıdır.
 İlerleyen yaşlarda ortaya çıkan unutkanlık sorunlarının hafifletilmesidir.
 Zihinsel ve fiziksel performansın arttırılmasıdır.
 Yorgunluk, uykusuzluk, unutkanlık, depresif durumlarda genel durumun düzeltilmesidir.
 Portakal kabuğu görünümünün azaltılmasıdır.
 Hasarlı cildin yeniden kısa sürede tedavi edilmesidir.
 Cilt yaşlanmasını önler.
 Atropin ciltlerin canlandırılması ve bakımıdır (kuru cilt, yaşlı cilt vs.).
 Cildin hastalık, doğum ve benzeri olaylar sonrası yeniden canlandırılmasıdır.
 Her tip skar (yara izi) pigmentasyon, yaşlılık lekeleri, akne, çatlaklar, selülit gibi durumların bakımlarında kullanılır.

1.2.3. Oksijen Terapi Uygulamasının Yasak Olduğu Durumlar
 Yaşlılarda,
 Obezlerde,
 Atar damarlarında yüksek miktarda karbondioksit bulunanlarda,
 Ürünlerden zehirlenme gösterip solunum güçlüğü çekenlerde,
 Merkezi sinir sistemi problemlerinden dolayı solunum güçlüğü çekenlerde,
 Vücut ateşi yükselmesi gibi durumlarda,
 Akut solunum rahatsızlığı olan kişilerde,
 Açık yaralara, gözlere vb. bölgelere saf oksijen uygulaması yapılamaz.

1.2.4. Oksijen Terapi Uygulamalarında Dikkat Edilecek Noktalar
 Uygulama bölgesinde asla sigara içilmemeli ve herhangi bir şey yakılmamalıdır. Oksijen yanıcı bir maddedir. Patlama riski oluşabilir.
 Kapalı alanlarda aşırı oksijen bulunması yangın riskini arttırmaktadır. Oksijen tekstil ürünlerinde çok uzun süre kalmaya devam eder. Uygulama yapılan oda sık sık havalandırılmalıdır.
 Her uygulamada olduğu gibi müşteri kanı ile temas olabilir. Enfeksiyon riskini ortadan kaldırmak için koruyucu eldiven takılmalıdır.
 Alerjik cilt reaksiyonlarını engellemek için cilde uygun (anti alerjik) kozmetikler kullanılmalıdır.

1.3. Oksijen Terapi Uygulamalarında Kullanılan Kozmetikler
     Oksijen terapi uygulamalarında kullanılan kozmetikler özel olarak formüle edilmiş
ürünler olup oksijen cihazı ile birlikte kullanılabildiği gibi cihaz olmadan da kullanılabilir
fakat bu ürünler basınç ile birlikte kullanıldığında daha iyi sonuçlar verir. Her cilt tipi ve
ihtiyacı için farklı ürünler üretilmiş olup bu ürünler oksijenin moleküler yapısıyla aynı
boyuttadır. Herhangi bir cilt bakım ürünü ile yapılan uygulamadan aynı sonuç alınamaz.

1.3.1. Kozmetik Ürünlerin İçeriğinde Bulunan Maddeler
 Canlandırıcı etkili bitkisel hormon
 Kolojen, aloavera bitki özü, havyar özü, buğday filizi özü, kıpeline özü
 Oksijen aktivatörlü sıvı
 Oksijen
 Vitamin ve mineral tuzları
 Çeşitli aromatik yağlar
 Kafein
 Canitine
 Ruscopenin
 Niacin
 Mentol
 Magnezyum asgorfilifosfat ( C vitamini türevi) bulunur.

1.3.2. Cilde ve Vücuda Etkileri
 Cildin kendi yapısında var olan kolojen ve diğer aktif maddelerin üretimini arttırarak cilde esneklik kazandırır.
 Toksinlerden arındırır.
 Yaşlanma etkilerini önler.
 Elastikiyet kaybına karşı cildi sıkılaştırıp canlandırır.
 Kasları rahatlatır.
 Kırışıklıkların onarılmasında etkilidir.
 Yeni kırışıklıkların oluşumunu önler.
 Cildi nemlendirir.
 Güneşin zararlı etkilerinden korur.
 Bazal tabakadaki dolaşımı arttırarak yeni hücre yapımıyla kolojen ve hyalünorik asit oluşumunu aktive eder.
 Çatlakları ve portakal kabuğu görünümünü düzeltir.
 Selülit ve oluşumunu engeller.

1.4. Oksijen Terapi Uygulamalarında Kullanılan Cihazlar
     Piyasada oksijen terapi uygulaması yapan çeşitli türde ve markada cihaz bulunmaktadır. Her cihazın kullanma prensibi farklıdır. Bu tür bir cihaz satın alınırken yetkili satış departmanından kullanım kılavuzu ve gerekli bilgiler alınmalıdır. Genel olarak bu cihazların çalışma prensipleri şu şekildedir: Oksijeni konsantre ederek çalışır. Odanın havasını alır (%21 oksijen, %79 nitrojen, %3 karbondioksit ve diğer gazlar)ve oksijeni yaklaşık %90 +/- %5 saflık derecesine kadar yoğunlaştırır. Cihaz, havayı oluşturan nitrojen, oksijen ve eser gazları ayıran moleküler elek teknolojisiyle çalışmaktadır. Cihazın yaptığı oksijen basıncı 0,6 bar ile 1 bar arası değişmektedir. Cihazın yaptığı bu
basınca iğnesiz enjeksiyon uygulaması da denir. Bu cihaz basınçla kozmetik serumların aktif bileşenlerinin epidermisin hücreler arası kısımlarına taşınmasını sağlayarak bazal tabakada aktif bileşenler tortusu oluşturur. Basınç uygulaması sonrasında cilde saf oksijen ve vitamin kompleksi püskürtülebilir ve esansiyel yağlarla solunum sağlanabilir.


Resim 1.6: Çeşitli oksijen terapi cihazları

 Oksijen terapi uygulamalarının sağlık personelinin denetimi altında yapılması gerektiğini unutmayınız.
 Oksijen solonun sadece sağlık personeli tarafından yapılması gerektiğini unutmayınız.


2. OZON İLE VÜCUT BAKIMI

2.1. Ozon
     Ozon (O3) üç oksijen atomundan oluşan kimyasal bir bileşiktir. İki atomlu normal
atmosferik oksijenin (O2) yüksek enerji taşıyan bir şeklidir. O3 oda sıcaklığında renksiz ve
kendine özgü kokusu olan bir gazdır. Fırtınalı havalardan sonra yüksek yerlerde veya deniz
kıyısında hissedilir. İsmi Latince “koklamak” manasına gelen ozeinden gelir. Ozon,
dünyamızı kuşatan stratosfer tabakasındaki en önemli gazlardan biridir. Aktif oksijen (ozon
O3) bilinen en etkili mikrop öldürücü ve koku gidericidir. Güneşin ultraviyole ışınları ve
yıldırım vasıtasıyla ortaya çıkan elektrik arkları ile oluşan ozon, dünyanın etrafında
koruyucu kalkan olarak mevcuttur ve canlıları güneşin radyasyon etkisine karşı korur.


     Atmosferdeki ozon gazı için çok hassas bir denge söz konusudur. Bu gaz atmosferin
üst katmanlarında bir tabaka oluşturur ve bu gaz tabakası güneşten gelen öldürücü ışınları
filtre eder. Bu sayede yeryüzüne ulaşabilen ışın miktarı canlı varlıklar için yararlı bir şekle
dönüşür. Ancak bu gaz tabakasının incelmesi ya da delinmesi söz konusu olduğunda
kendisinden beklenen işlevleri yerine getiremez ve güneş ışınları canlılar için gerçek bir
tehlike hâline dönüşür. Sonuç olarak insanlar, güneş yanığı ve cilt kanseri gibi sorunlarla
karşı karşıya gelir.
     Atmosfere yayılan endüstriyel gazların sebep olduğu karışık bir süreç yüzünden
koruyucu ozonosferdeki ozon (O3), parçalanır. Bu tabakadaki ozon (O3) moleküllerinin
azalmasıyla filtreleme yapacak yeterli ozon kalmadığından morötesi (UV) ışınlarının
engellenmeden geçmesinden dolayı gittikçe büyüyen bir aralığın oluşmasına sebep
olmaktadır. Bu da insan için hayati önem taşımaktadır.

2.1.1. Ozonun Kullanım Alanları
Endüstride kullanımı: Endüstriyel ozon atmosferdeki havanın içinde bulunan
oksijen gazından elde edilen ozon gazı ile havanın karışımıyla oluşur. Dünyanın
her tarafında başlıca kullanım alanı, şehir su şebekesinin sterilizasyonu ve
kimyasal beyazlatma işlemleridir.
Tedavi Amaçlıyla kullanımı (medikal ozon): Endüstriyel ozonun aksine
medikal ozon saf medikal oksijenden elektrik deşarjı ile ozon ve oksijen
karışımını tam istenen yoğunlaşma ve dozda karıştırılarak elde edilir.
Konsantrasyonu 1 ile 100 mikrogramı mililitre (mg/ml)arasında (%0,05 – 5
ozon) değişir. Ozon molekülünün medikal formu her zaman klinikte özel bir
jeneratör tarafından taze olarak hemen uygulanır. Çünkü üretildikten 1 saat
sonra orijinal ozon molekülü oksijen moleküllerine dönüşür ve geriye orijinal
karışımının yarısı kalır. Bu da etkiyi azaltır.

2.1.2. Ozonun Elde Edilişi
     Ozonu çeşitli yöntemlerle elde etmek mümkündür. Birincisi doğada oluşumu diğer
birkaç teknolojik şekli ise şunlardır:
 Plak tip jeneratörler
 CD tip jeneratörler
 UV tip lambalar





Oksijen(O2) +Yüksek Frekans Voltaj = O3 Mikrobiyolojik Reaksiyona Girer Oksijen(O2)
Şekil 2.1: Ozonun Elde Edilişi

2.1.3. Ozonun Kullanım Amacı
     İlk olarak 1840’ta Schönbein tarafından keşfedilen ozon, 1903–1906 yılları arasında
Amerika'da bitkiler için su arıtımı alanında kullanıldı. 1940'larda ozon, içme suyu arıtımında
kullanılır hâle gelmiştir. 1980'lere gelindiğinde ozon kullanımı, teknolojinin gelişmesiyle
daha da yayıldı ve kullanım alanları çoğaldı. Ozon artık havuzlarda, soğutma sistemlerinde,
kaplıcalarda kullanılmaya başlandı.
     Ozonla yapılan çeşitli çalışmalar ve deneyler sonucunda, ozonun güçlü bir oksitleyici
olması sayesinde, suda ve havada koku giderici, mikrop kırıcı, ortamı kirleten pek çok
organik molekülü yok edicisi olarak kullanılabileceği anlaşılmış ve kabul görmüştür. Ozonlu
havanın dezenfeksiyon amacıyla kullanılması, ozonun yüksek oksitleyici etkisi ile ilgilidir.
Ozon, ortamdaki hava kirliliği ve kötü kokuları yok etmesi sayesinde, insanlara ferahlık ve
zindelik hissi verir, daha iyi düşünmelerini ve yaptıkları işe konsantrasyonlarının
devamlılığını sağlar.
     Ozonun gıda sektöründe dezenfektan olarak yaygın kullanım alanı bulunmaktadır.
Ozon hiçbir kalıntı bırakmaz, gıda maddesinin kendisiyle herhangi bir reaksiyona girmesi
söz konusu olmadığı için ozonlama, dezenfeksiyon için kullanılabilecek en sağlıklı ve en
çevreci yöntemdir. Ozonun kullanıldığı yerleri,
 Suların dezenfeksiyonunda,
 Tat ve koku gideriminde,
 Renk gideriminde,
 Bulanıklık gideriminde,
 Metallerin uzaklaştırılmasında,
 Bakteri ve virüslerin dezenfeksiyonunda,
 Nitrik ve amonyak gideriminde,
 Hava ile bulaşan hastalıkların gideriminde,
 Gıda endüstrisinde şişe ve yemek kaplarının dezenfeksiyonunda,
 Soğuk hava depolarında,
 Veterinerlik, hayvancılıkta enfeksiyon giderilmesinde,
 Alfa toksin arındırılmasında,
 Gıda ve havada kükürt giderilmesinde,
 Klima sistemlerinde,
 Yüzme havuzlarında,
 İnsan kanında bulunan virüs gideriminde,
 Zayıflamada,
 Cilt hastalıklarında,
 Virüslerin sebep olduğu hastalıklarda,
 Dolaşım bozukluklarında,
 Kronik yorgunlukta,
 Akne, sedef, dirençli mantar gibi cilt hastalıklarında,
 Migren ve multipl skleroz gibi nörolojik hastalıklarda,
 Zor iyileşen enfekte yaralarda,
 Hastane, hava alanı, otel, hamam gibi klimalı sistemi olan yerlerde,
 Havalandırma, soğutma kuleleri, nemlendirme sistemlerinde şeklinde sıralayabiliriz.

2.1.4. Ozonunun Kullanım Yöntemleri
Ozon temel olarak iki şekilde kullanılmaktadır:
 Havaya ozon gazı vermek
 Ozon gazının su içinde eritmek
     Havada oluşturulan ozon konsantrasyonu, mikro organizmaları dezenfekte eder,
kokuyu alır. Ortamda bulunan toz taneleri çeşitli büyüklüklerde olmaktadır. Tanecik
büyüdükçe, yer çekimi ile düşer veya filtrelerde tutulur. Oysa çok küçük tanecikler havada
yüzer hâldedir. Bu büyüklükteki tanecikler, ciğerde birikinti ve alerjik bünyelerde rahatsızlık
yapar ve üzerinde mikrop barındırır. Açık havada çok düşükte olsa bulunan ozon gazı, bu
tanecikleri birleştirerek çökmesini sağlar. Kapalı mekânlarda ozon gazı hiç bulunmadığı için
bu işlem meydana gelemez. Yapay olarak üretilip ortama verilen ozon, bu işlevi yerine
getirerek küçük taneciklerinin çökelmesini veya filtre edilebilmesini sağlar. Mikro
organizmaların (küf, mantar vb.) büyüme hızı 3 -4 defa azalır veya tamamen engellenir.
Binalarda kötü kokular, havanın mikrobiyal kirliliği ve enfeksiyon riski azalır, yara ve
kesiklerin hızlı bir şekilde iyileşmesi sağlanır.
     Suda eritilen ozon ise aynı işlevleri suda sağlar. Havuzlarda, içme kullanım ve yıkama
sularında, atık su tasfiyelerinde kullanımı yaygınlaşmaktadır.

2.2. Ozon Terapi
     Ozon gazının tedavi amacıyla kullanılmasıdır. Tedavi amaçlı Ozon daima saf ozon ve
saf oksijenin karışımı şeklindedir. Ozon terapinin uygulama alanı çok geniştir. Ozon tedavisi
ile birçok hastalık iyileşir veya hastalık tamamen düzelir. Bu durum bir seri tıbbi araştırma
ve tıbbi yayın ile kanıtlanmıştır.
     Ozon tedavi ile ilgili en son yeniliklerin hızla öğrenilebilmesi amacıyla Avrupa'da pek
çok terapist bir araya gelip “Medikal Society For Ozone Application in Prevention and
Therapy” birliğini oluşturmuşlardır.
     Seçici özellikleri sayesinde medikal ozon dört temel alanda kullanılmaktadır:
 Dolaşım bozukluklarının tedavisi ve geriatride (yaşa bağlı hastalıklar),
 Virüslerin sebep olduğu hastalıkların tedavisinde (karaciğer hastalıklarından hepatitler, uçuklar),
 Zor iyileşen enfekte yaralarda ve enflamatuar hastalıklarda (bacaklardaki açık yaralar, yanıklar, mantar enfeksiyonları vb.),
 Kanser tedavisinde ilave ya da tamamlayıcı olarak ozon bağışıklık sistemini güçlendirici olarak kullanılır.

2.2.1. Ozon Terapinin Etkileri
Kendini iyi hissetme: Ozon tedavisi gören kişilerin ortak ifadeleri kendilerini çok iyi, zinde ve sağlıklı hissettikleridir.
İmmum sistemin güçlenmesi: Çeşitli hastalıklara yakalanmış kişilerin bu hastalıktan kolaylıkla kurtulmasının yanında yeniden bu tür hastalıklara yakalanmamasını sağlar.
Kan dolaşımının artması: Bir yandan damarların genişlemesini diğer yandan kan hücrelerinin yapımını hızlandırmak yoluyla yetersiz kan giden bölgelere kanın daha iyi gitmesine yol açar. Bu yolla çeşitli damar hastalıkları tedavi edilir.
Yeni hücre yapımı: Hücre yapımının artması sonucunda iyileşmeyen yaraların kapanması mümkün olabilmektedir. Diğer yandan doğumdan sonra geçen her gün yaşlanan insanoğlunun yaşlanan hücrelerinin sağlığa kavuşması yanında genç hücrelere kavuşması sağlanır. Yapısı bozulmuş dokuların yenilenmesi ozon sayesinde mümkün olmaktadır.
Detoks etkisi: İnsan vücudundaki zararlı maddelerin uzaklaştırılması yoluyla olası zararlardan korunması gerçekleşir.
Antimikrobik etki: Bilinen her türlü virüs, bakteri, mantar gibi çeşitli hastalık etkenlerinin ölmesini sağlar. Bu yolla tıbben tedavi edilemeyen veya tedavi edilmesi çok güç olan hastalıklarının tedavi edilmesi mümkün olmaktadır.
Ağrı giderici: Ağrıya yol açan nedeni ortadan kaldırmanın yanında ağrının hissedilmesine neden olan kimyasal bileşenlerin uzaklaştırılması yoluyla ağrı hissinin kısa sürede yok olmasını sağlar.
Anti kanserojen etki: Genel olarak kanser hücreleri oksijensiz ortamda oluşur ve ürer. Ozon yoluyla yüksek oksijene kavuşan dokulardaki kanserojen hücreler üreme yeteneğini yitirir. Yaşam kalitesini artırarak sağladığı tüm yararların yanında insanların bedensel ve ruhsal anlamda sorunlarını azaltarak veya yok ederek yaşam kalitesi denilen değerleri yükseltir.

2.2.2. Ozon Terapi Uygulama Yöntemleri
     Ozon gazı tedavi amacıyla çeşitli yöntemlerle hekimler tarafından kullanılmaktadır.
Bu yöntemler, vücut dışından kan yolu ile tedavi (hastanın kanının alınarak ozonlanması ve
tekrar hastaya verilmesi), rektal yoldan ozon/oksijen karışımı verme(ozonlu havanın hastaya
makat bölgesinden verilmesi), poşetleme(ozon gazını kapalı bir sistemde özel bir plastik bot
içinde dolaştırarak ya da vücudun farklı bölgelerine torba, folyo kapatılarak verilmesi),
kupalama (hastanın torbalama yöntemine uygun olmayan gövde, baş gibi beden bölgelerine
yarım küreye benzer bir kap yardımıyla ozon verilmesi), enjeksiyon (deri altına veya adaleye
enjeksiyonlar şeklinde ozon/oksijen gazı karışımının enjekte edilmesi) ozonlu su (ozonlu su
ile ağzı çalkalama, ozonlu suları içme veya ozonlu suların sorunlu olan hastalıklı bölgelere
sürülmesi) ozonlu yağ (ozonlu yağı tedavi edilecek bölgeye doğrudan uygulama ve gibi
içme) gibi uygulamaları kapsamaktadır.
     Bu tedavi yöntemlerin dışında ozon sauna uygulaması doktor gözetiminde olmak
kaydıyla güzellik uzmanları ve vücut bakımı ve masaj elemanları tarafından
uygulanabilmektedir.
     Diğer bütün ozon terapi yöntemler sadece doktor tarafından uygulanabilmektedir.

2.2.2.1. Ozon Sauna İle Tedavi
     Birçok insanın buharı bir rahatlama aracı olarak görmesine rağmen aslında çok güçlü
sağlığa olumlu etkileri vardır. Binlerce yıldır insanoğlu buhardan benzer şekillerde
faydalanmıştır. Romalılar, Hintliler, Türkler ve Finlandiya kültürleri, buharın öne çıktığı ve
dünyaya yayıldığı kültürlerdir.
     Ozon sauna, sıcak kabin içinde deri yolu ile vücuda ozon verilme yöntemidir. Bu
yöntemle hem sauna keyfi yaşanır hem de ozon tedavisi uygulanır. Ozon sıcaklığın etkisi ile
açılan deri gözeneklerinden emilerek vücudun kan, lenf ve yağ dokusuna geçer. Lenfatik
sistemi toksinlerinden arındırır, cildi temizler, kasları gevşetir, kan dolaşımını hızlandırır ve
bakteri, virüs, mantarları öldürür.
     Tek kişilik kullanım için yapılmış özel saunalardır. Hastanın başı dışında, tüm bedeni
saunanın içinde kalacak şekilde küçük bir odacıktır.
     Yaklaşık 15_20 dakika süren bir tedavidir. Bu tedavi hastaya 400 – 500 kcal enerji
kaybettirir. Bu nedenle uygulama sonrası bir süre dinlenme gereksinimi doğabilir. Tedaviden
sonra duş alınması önerilmez. Kurulanıp günlük giysiler giyildikten sonra normal yaşantıya
devam edilebilir.


Resim2.1: Ozon sauna kabini

Ozon saunanın vücuda olan başlıca etkileri
 Deri kan dolaşımını arttırarak cilt yenilenmesini, sıkı ve pürüzsüz görünüm oluşmasını sağlar.
 Hücre ve dokulara giden kan dolaşımını arttırır.
 Kan ve lenf sistemini temizler.
 Derinin üçüncü bir böbrek ya da ikinci bir akciğer sistemi gibi çalışmasını sağlanır.
 Bağışıklık sistemini güçlendirip sıcağın da etkisi ile mikropları öldürerek enfeksiyon hastalıklarında direnci arttırır.
 Kaslarda biriken laktik asidi okside ederek kasları gevşetir ve yumuşatır, esnekliğini arttırır.
 Eklem ağrılarını ve kas rahatsızlıklarını iyileştirir.
 Hormon ve enzim üretimini normale döndür.
 Beyin fonksiyonlarını ve hafızayı kuvvetlendirir.
 Depresyon ve anksiyeteyi ( İç sıkıntısı, iç daralması) ferahlatıcı etkisi vardır. Depresyon kaynaklı gerginliği gidermeye yardımcı olur.
 Her seansta yaklaşık 400–650 kalori kaybı ile yağ dokusu yıkımı sağlar sağlıklı zayıflamaya yardımcı olur.
Selülit ve zayıflama için ozon sauna
     Ozon farklı mekanizmalarla selülit için yüzde yüze yakın bir oranda etkilidir.
Doymamış yağ asitlerinin çift bağları ile reaksiyona girerek yağ zincirlerinin kırılmasına
neden olur. Oksijenin etkisiyle hidrofobik (su sevmeyen) yağlar, daha az stabil (durgun) olan
hidrofilik (suyu seven) yağlara dönüşür ve vücuttan atılır. Ayrıca alyuvarların oksijen taşıma
kapasitesini arttırarak kılcal damarlardaki dolaşımın düzelmesi ile yağ dokusu hücrelerinin
metabolizmaları normale döner. Oksijen yağı yakarak enerjiye dönüştürdüğünden kilo
kaybetmeye yardımcı olur.
Detoks etkisi
     Soluduğumuz hava, yediklerimiz ve içtiğimiz su, toksinler ve kirletici maddeler
yavaşça vücudumuza girer ve cildimiz vasıtası ile emilir.
     Yağ dokularımızda depolanan bazı zararlı toksinler ve kimyasallar şunlardır:
Pestisitler, metaller, ilaç artıkları, doğal ve suni kimyasallar ve gıda koruyucularıdır. Bu
birikmiş toksinler ve kimyasallar, yavaş yavaş sağlıklı doku ve hücreleri yok ederler ki bu
durum, hem birçok hastalığın hem de yaşlanmanın sebebidir. Ozonlu sauna, bu birikmiş
toksin ve kimyasalların vücuttan atılmasını sağlar. Saunanın kullanımı ter bezlerinin uyarır.
Buhar ile beraber ozonun kullanılması, buharın vücudu sarması ile birlikte ozonun deri
yolu ile emilimini mümkün kılar. Nemin ısısı gözenekleri açar ve ozonun deri yolu ile kan
dolaşımına girmesine imkân verir. Ozon böylece yağ dokularına ve lenf bezlerine ulaşabilir.
Lenf dokusunun toksinlerden temizlenmesi çok önemlidir ve ozon/buhar saunası bunu
sağlamak için en iyi ve en kolay yoldur.
Dirençli bir vücut için ozon sauna
Ateş vücudun iyileşme ve bakterilerin sıcakta ölmesini sağlayan bir cevabıdır. Sauna
da daha çok suni ateş olarak adlandırılabilir. Ateş esnasında, vücudun bağışıklık sistemi
uyarılırken bakteri ve virüslerin büyümesi yavaşlamaya zorlanmış olur.
Beyaz kan hücrelerinin üretimi ve kan dolaşımına salınım oranları artar ki bunlar
bağışıklık sisteminin öncelikli ajanlarıdır. Antikorların oluşumu hızlanır ve interferon
üretimi de buna bağlı olarak artmış olur ki güçlü kanserle mücadele özelliklerine sahip antiviral
bir proteindir.
     Daha önce belirttiğimiz gibi oksijenin bağışıklık sitemi hücreleri ile maddelerinin
salınımı üzerindeki etkisiyle vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir, hastalıklarla
mücadelesinde yardımcı olur ve iyileşme potansiyelini arttırır.
Kaslar ve kronik yorgunluk üzerine etkisi
Kaslardaki laktik asit birikimini azaltarak kasların gevşemesini sağlar. Kan
dolaşımının hızlanması incinmiş, zarar görmüş kasların daha hızlı tamirini sağladığından kas
incinmeleri sonrası çabuk ve ağrısız iyileşme için ozon sauna oldukça etkili olacaktır. Ayrıca
spor hekimliğinde maç sonrası yorgunluğunun giderilmesi için özellikle Avrupa’da yaygın
olarak kullanılmaktadır.

Ozon saunanın uygulanmaması gereken kişiler
 Yüksek tansiyonlulara,
 Kalp yetmezliği olanlara,
 Β1-Bloker ilaç kullananlara,
 Alkol alan kişilere,
 Sara hastalarına,
 Panik atak hastalarına,
 Sıcağa dayanamayanlara uygulanmaz.

Ozon Sauna uygulamasında dikkat edilecek hususlar
 Müşteri ozon sauna ya girmeden önce doktor tarafından sağlık kontrolünün yapılması gereklidir.
 Kurulanma için temiz havlu ve bornozlar bulundurulmalıdır.
 Ozon saunaya girmeden önce terleme ile çok sıvı kaybedileceği için bol sıvı alınmalıdır. (1–1,5 l),
 Ozon sauna çıplak vücuda daha çok etkilidir. Ancak isteyen mayo giyebilir.
 Yedek iç çamaşırı bulundurulması gerekmektedir.


Resim 2.2: Ozon sauna kabininin kapalı ve açık hâli




Resim 2.3: Ozon sauna ile tedavi

2.2.3. Ozon Terapi Uygulamalarında Kullanılan Kozmetikler
     Sağlığın korunması ve estetik görünümün güzelleştirilmesi anlamında sürdürülen çare
arayışları ozon / oksijen tedavilerini gündeme getirmiş ve bu yöntemlerin etkili olduğu
bilimsel bulgularla kanıtlanmıştır. Bu doğrultuda kozmetik sektörü de çalışmalarını
sürdürerek piyasaya ozon ve oksijen ihtiva eden ürünler çıkartmışlardır. Ozonlu kozmetik
ürünler güzellik uzmanları ve vücut bakımı ve masaj elemanları tarafından da uygulanabilir.

2.2.3.1. İçeriğinde Bulunan Maddeler
 Kayısı, sedir, saf zeytinyağı
 A, E, B, B17, vitaminleri
 Ozon(O3)
 Oksijen(O2)
 Bitki proteinleri
 Meyve asitleri
 Kaktüs, portakal, arnika, şeftali, safran özü

2.2.3.2. Cilde ve Vücuda Etkileri
 Vücuttaki oksijen seviyesinin artması yaşlanmayı geciktirerek cildin daha sağlıklı görünmesini sağlar.
 Metabolizma hareketleri daha iyi çalışır ve cildin güzelleşmesini sağlayan hücre yenilenmesini attırır.
 Kolojen ve elastin üretimini hızlandırır.
 Cildi serbest radikallerden ve dış etkenlerden koruyarak yaşlılık belirtilerini azaltır, aşırı toksinleşme azalarak hücrelerde detoks yaşanır ve cilt kirlilikten arınmış, pürüzsüz, sağlıklı bir görünüme kavuşur.
 Deri altındaki yağı azaltarak deriyi sıkılaştırır selülit, selilüt oluşumu ve çatlakları azaltır.
 Cildi nemlendirir, dinlenmesini sağlar.
 Cildin su ve yağ kaybetmesini önler.
 Siyah nokta oluşumunu engeller.

2.2.3.3. Kullanımları
     Bu kozmetik ürünler ozon ve oksijen terapi uygulamalarında çeşitli cihazlarla birlikte
kullanılabileceği gibi herhangi bir cihaz olmadan da kullanılabilir.
     Krem, jel, yağ, serum veya maske şeklinde olanlar kullanım özellikleri doğrultusunda
ihtiyaç duyulan bölgeye dairesel masaj hareketleriyle sürülmelidir.
     Unutulmamalıdır ki her marka ürünün kullanım süresi, uygulama biçimi, içeriği
birbirinden farklı olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.