31 Ekim 2016 Pazartesi

KARBOKSİTERAPİ - MEZOTERAPİ VE LAZER İLE VÜCUT BAKIMI



1. MEZOTERAPİ

1.1. Tanımı
     Mezoterapi ağrı veya hastalıkları vücutta bulundukları yere lokal olarak uygulanan
mikro enjeksiyonlar yoluyla kontrol altına alan ya da tedavi eden bir tıbbi uygulamadır.
Latince "meso=orta" ve "terapi=tedavi" kelimelerinden meydana gelmiş olup "orta deri
tedavisi" anlamındadır.
     1952’de Dr. Michel Pistor’ın tesadüfen geliştirdiği mezoterapi, 1987’de Fransız Tıp
Akademisi tarafından tıbbi bir tedavi yöntemi olarak kabul edildiğinden bu yana, tüm
dünyada yaygın olarak uygulanmaya başlanmıştır.
Mezoterapide, klasik farmakolojik ya da homeopatik ilaçlar, vitaminler, mineraller,
aminoasitler ve enzimler bir kokteyl hâlinde ufak miktarlar ile deri altına (dermis) enjekte
edilmektedir.
     Homeopati “benzer ile tedavi” prensibini temel alan, hastalık belirtilerine benzer etki
gösteren ilaçlarla uygulanan bir alternatif tedavi yöntemine verilen isimdir.


Şekil 1.1: Mezoterapide deri altına enjeksiyon yapılması

     Kullanılan çok ince iğneler sayesinde, ağrı, minimal düzeydedir, gelip geçici, anlık,
hafif bir yanma gibidir. Verilen ilaç karışımı içinde, tedavide nöralterapik etkinliği olan lokal
anesteziler olması enjeksiyon sonrası bir-iki saniye tam bir ağrısızlık da sağlar. Seans
bitiminde hasta rahatça günlük aktivitelerine dönebilir.
     İğneli mezoterapi oldukça etkili bir tedavi yöntemi olmasına rağmen hastaların
birçoğunda iğne korkusu yaşanmaktadır. İşlemin özellikle saçlı deri ve yüzde ağrılı olması
gibi dezavantajları tedavilerin yarım kalmasına neden olabilmektedir. Bu yan etkilerin
hissedilmemesi için geliştirilen TMT (transkütanöz mezodermik tedavi) sistemi iğne
kullanmadan özel bir cihaz yardımı ile aynı tedavilerde uygulanır.
     İğnesiz mezoterapi sistemi “elektroporasyon” (elektrik atımları yardımıyla, hücre
zarının geçirgenliğini değiştirme) ve “elektroforez” (bir sıvı içinde asılı duran yüklü katı
taneciklerin uygulanan bir elektrik alanın etkisiyle hareket etmeleri) yoluyla çalışmaktadır.
Düşük voltajlı elektriksel akımla oluşan mikroskobik kanallar ve elektriksel
kutuplaşma yardımı ile tedavide kullanılan ajanlar hedef dokuya iletilmektedir. İyonize
edilmiş ilaçların, elektriksel olarak yüklenerek elektroporasyon teknolojisi ile dokulara
yedirilmesiyle gerçekleşir.
     İğnesiz mezoterapi ile iğne, ağrı, kanama, enfeksiyon gibi yan etkiler olmaksızın
selülit, anti-aging, doğum ve kilo alıp vermeler sonucu oluşan çatlaklar, güneş lekeleri ve cilt
sıkılaştırma tedavisi yapılmaktadır.

1.2. Etkileri
     Ağız yoluyla ya da kas veya damar içine yapılan enjeksiyonlar yoluyla alınan
ilaçların, alınan miktarlarının tümü ilgili hedef organa kadar ulaşamamaktadır. Çünkü
ilaçların emilimi sırasında bir kısmı emilmeden parçalanarak atılır. Bu yüzden alınan ilacın
etkisi sınırlı kalmaktadır. Ayrıca sistemik yolla alınan ilaçlar kan yoluyla tüm vücuda
yayılabildiği için hastalıkla ilgisi olmayan ancak o ilaçtan etkilenebilen diğer organ ya da
dokularımızı da etkileyecektir ve istenmeyen yan etkiler oluşabilecektir.
     Mezoterapi yöntemi ile sadece sorunlu bölgeye küçük miktarlarda yapılan
mikroenjeksiyonlarla uygulanır. Çok ince ve kısa iğne uçları ( 4 – 6 mmlik 29 - 30g iğneler )
kullanılmaktadır. Hissedilen ağrı iğnelerin boyutlarına paralel olarak değişir. Bununla
birlikte uygulama sahası dezenfekte edildikten sonra lokal anestezik spreyler aracılığı ile
uyuşturularak tüm hissin kaybolması da sağlanabilir.
     Mezoterapi uygulaması tedaviye alınan bölgeye, problemin büyüklüğüne ve tedaviye
kişisel yanıta göre 2-3 aydan bir yıla kadar değişmektedir.
     Mezoterapi uygulama sıklığı haftada bir-iki keredir.
Mezoterapinin temelde iki tür etki mekanizması vardır:
Vurma (çarpma) etkisi
     Vücuda batırılan herhangi bir iğne de olsa histamin ve makrofaj adını verdiğimiz
savunucu hücreler, vücuda giren yabancı maddeye karşı savunma için buraya hücum eder.
Bu, bölgedeki damarların önce büzülmesine ardından genişlemesine neden olur.
Farmakolojik etki
     Genişleyen damarlar sayesinde verilen ilaçlar etkilerini daha hızlı gösterir. Yani
lipoliz adını verdiğimiz yağların parçalanması, fazla ödemin (suyun) atılması, yağ
hücrelerini hapseden fibrin (kanın pıhtılaşmasında önemli rol oynayan protein) dokularının
parçalanması, lenf ve kılcal toplardamarların geçirgenliğinin artması söz konusudur.

Mezoterapinin özellikle dermis tabakasına uygulanmasının nedenleri şunlardır:
 Mezoderm (orta deri) tabakasından köken alır.
 Cildin fonksiyonel tabakasıdır.
 Zengin damar ağı vardır.
 Kıl folikülü, duyu sinirleri, bağ doku hücreleri, ter bezleri vb. unsurları içerir.
 Derin dokuların yansıma alanlarını, duyu sinirlerinin etkilediği deri alanlarını içerir.
 Lezyonlara yakınlığı vardır.

1.2.1. Mezoterapinin Deriye Etkileri
     Kollajen yapımını arttırmaktadır. Kollajen örgüdeki zamanla, kilo değişimleri veya
gerilmeler sonucu oluşan bozulmalar tamir edilir. Kollajen, kendisinin 30-40 katına kadar su
tutabilmektedir ve böylece cildin sağlıklı görünümü olan nemli-dolgun-canlı hâli ortaya
çıkmaktadır.
     Mezoterapi, elastin yapımını arttırarak cildin toplanması ve kırışıklıkların azalmasını
sağlayabilir.
     Mezoterapide kullanılan karışımın içerisindeki lipolitik yani yağ dokusunu eritici
ilaçlar ile bölgesel zayıflama sağlanabilir.
     Selülitteki ana problem olan mikro dolaşım ve lenfatik dolaşımdaki bozulmaları
mezoterapi düzeltebilir.
     Nöral terapi etkisi ile bölgesel dolaşım bozukluklarını uzun vadeli olarak düzeltebilir.
Nöral terapi, lokal anesteziyle uygulanan sinirsel, hormonal, hücresel, psişik bir
düzenleme sistemi ile etkisi olan bir tedavi yöntemidir.

1.2.2. Mezoterapide Kullanılan İlaçlar
     Mezoterapide kullanılan ilaçlar çok çeşitlidir. Bu ilaçlar T.C. Sağlık Bakanlığının
onayladığı, eczanelerde satılan, çoğu bitkisel ve ilaç niteliğindeki ürünlerdir. Bu ürünlerin
içeriklerine göre mezoterapi iki kısımda incelenmiştir:
Klasik mezoterapi: İlaç niteliğindeki ürünler, vitamin ve mineral
kombinasyonları, lokal analjezikler vs.nin kullanıldığı mezoterapidir.
Omeo-mezoterapi: Tamamen doğal ve bitkisel ürünlerden oluşan tedavi
protokollerini kapsayan mezoterapidir.
     Mezoterapide önemli olan husus, yapılacak karışımda kullanılan ilaçların;
farmakolojik özelliklerini, birbirleri ile olan etkileşimlerini ve yan etki potansiyellerini iyi
bilen bir tıp doktoru tarafından karıştırılıp uygulanmalarıdır.

1.2.3. Mezoterapi Tabancası
Mezoterapi uygulamalarında kolay kullanım ve kesintisiz enerji sağlamak amacıyla
mezoterapi tabancaları kullanılır.


Resim 1.1: Mezoterapi tabancası

1.3. Uygulama Alanları
      Mezoterapi, tıptan estetiğe birçok alanda kullanılmasına rağmen, temel olarak bir
tamamlayıcı tıp yöntemidir. Tıbbi ve kozmetik amaçlı uygulamalarda, iğneli mezoterapinin
mutlaka homeopati dalında eğitimli bir doktor tarafından yapılması gerekir.
Son zamanlarda “iğnesiz mezoterapi” olarak bilinen yöntem ise doktorların yanı sıra
bu alanda eğitimli ve deneyimli güzellik uzmanlarınca da hekim gözetiminde
uygulanabilmektedir.





Resim 1.2: Mezoterapinin tıbbi uygulama alanları
1.3.1. Kozmetik Uygulama Alanları
Saçlı deri mezoterapisi
     Saç dökülmesini normal seviyeye indirmek, saçları daha kaliteli, daha parlak, daha
canlı hâle getirmek ve bir miktar da yeni saç çıkışını aktif hâle getirmek için uygulanan bir
yöntemdir.
     Biotin, bepanthen, çinko, kükürt, selenyum ve saç dökülmesi için masaj yapılarak
kullanılan bazı ilaçlar, doğrudan doğruya saç derisine enjekte edilir. Böylece saç derisinde
kan dolaşımı hızlanır, saç sağlığında düzelme görülebilir. Seanslar dökülmenin derecesine
göre 3 ay ile 1 yıl arasında devam eder.


Resim 1.3: Saçlı deriye mezoterapi uygulaması

Sellülit mezoterapisi
     Hidro-lipodistrofinin tedavisinde tek başına veya kombine tedavilerde (LPG , elektroterapi,
pressoterapi, karboksiterapi ile birlikte) olumlu sonuçlar alınmaktadır. Cildin dermis
tabakasına enjekte edilen karışım, dermis altında yer alan tabakaya (hipodermis) rahatlıkla
iner. Verilen karışımın etkileri şunlardır:
 Bölgesel kan akımını ve lenf akımını arttırır.
 Enjekte edilen ilaç kokteyli sayesinde, orta derinin üzerine hapsolmuş ve vücut tarafından kullanılamayan yağ hücreleri, serbestleşip dolaşıma katılır ve enerji olarak kullanılır.
 Portakal kabuğu görüntüsünden sorumlu olan fibröz sert bağların kopmasına neden olur.
 Lenfatik drenajı arttırır.
 Kollajen yapımını uyarır.

Bölgesel inceltme mezoterapisi
     Deri altı yağ dokusu hücrelerinde birikmiş olan fazla yağın lipolizle yakılması ve
ciltteki gevşeklik/sarkmaların rehabilitasyonudur.
     Tek başına veya kombine tedavilerde (LPG, elektro-terapi, pressoterapi,
karboksiterapi ile birlikte), özellikle bacak, kol, yüz, göbek ve çevresi yağların yıkımında
kullanılır. 4-6 mm derinliğe ulaşan enjeksiyonlar ile mezoterapi daha derin uygulanır. Bazı
hastalarda geçici kaşıntı olabilir. Seanslar yaklaşık 10-15 dakika sürmektedir. Herhangi bir
yan etki görülmemekle birlikte, nadiren 1-2 günde geçen morluklar gözlemlenebilir.



Resim 1.4: Mezoterapi uygulaması

Yüz mezoterapisi
     Bu tedaviye genel olarak mezolifting adı verilir. Cildi canlandırmak, hücre
metabolizmasını arttırıp yaşlanmayı geciktirmek için yapılır. Mezoterapi ilaçları kısa vadede
(birkaç hafta) parlaklık ve canlılık; uzun vadede (birkaç ay) dolgu etkisi yaratır. Cildi
beslemek için kullanılan serumlar deriden masaj yapılarak sürüldüğünde tam olarak
emilmeyebilir. Ama bu ilaçlar mezoterapi ile deri içine verildiğinde, hedefine ulaşır.
Uygulama sırasında cilt altına genellikle; A, D, E gibi antioksidan vitaminler,
selenyum, ginko biloba, enginar özü (articol), Asitil-L Carnitin, meyve asitleri (glikolik asit),
dolgularda kullanılan ve bir nem tutucu olan “hyaluronic asit” gibi çeşitli maddeler ve somon
balığı DNA'sı verilir.
     Alın, göz çevresi, yanaklar, dudak kenarı, dudak üzeri, boyun ve ellere uygulanır.
Boyun bölgesinde gıdı yağları ve sarkmalar üzerinde etkili olabilmektedir. Derin
kırışıklıklarda ilaçlar biraz daha derine verilir.

Yüz mezoterapi uygulamasının etkileri şunlardır:
 Cilt gerginliğini artırır.
 Kırışıklıkları ve açık gözenekleri azaltır.
 Kollajen üretimini arttırır.
 Hücre metabolizmasını hızlandırır.
 Yaşlanmayı geciktirir.
 Derm tabakasının yoğunluğunu uyarır.

Akneli ciltlerin mezoterapi ile tedavisi
     Mezoterapi, akne tedavisinde temel bir yöntemdir. Deri altına “retinoik asit” (A
vitamini), C vitamini, antibiyotikler, salisilatlar (aspirinin ana maddesi) ve çinko enjekte
edilerek uygulanır.
 Antibiyotik, salisilatlar ve A vitamini doğrudan doğruya sivilceleri tedavi eder.
 Çinko yağ dengesini düzeltir .
 C vitamini ise hücre yenilenmesini hızlandırarak iz kalmasını önler.

Cilt çatlakları (stria) mezoterapisi
     Gebelikte, kilo alıp-vermelerde, ergenlikte, yaşlanmayla oluşan cilt kuruluğunun,
inceliğinin, nemsizliğinin ve çatlaklarının tedavisinde mezoterapi uygulanabilmektedir.
Mezoterapi ile derinin orta tabakasını tümüyle yeniden yapılandırma iddiasında
bulunulamaz ama bu sorun kısmen düzeltilebilir. Çatlaklar henüz pembe-mor bir renkteyken
veya doğumdan hemen sonra mezoterapi ile azaltılabilir. Bu tedavide C vitamini, A vitamini
veya X DNA gibi karışımlar kullanılır. Sedefleşmiş çatlaklar tedavi edilemez.

1.3.2. Tıbbi Uygulama Alanları
 Spor sakatlıkları
 Genel tıp
 Kronik ağrılı durumlar
 Cilt hastalıkları
 Zayıflama
 Varis

1.4. Uygulamanın Uygun Olmadığı Durumlar
 Böbrek rahatsızlıklarında,
 Kanı sulandırıcı tedavi altındaki hastalarda,
 Hemofili gibi kanında pıhtılaşma problemi olanlarda,
 Deri enfeksiyonunda,
 Aktif uçuk (herpes) enfeksiyonu veya uçuk yatkınlıkta,
 Psoriazis’te (Sedef hastalığı),
 Gebelikte,
 Emzirme döneminde,
 Felç durumunda,
 İnsülin bağımlı şeker hastalığında,
 Kanserde,
 Çoklu ilaç tedavisi gerektiren kalp hastalığında,
 Bağışıklık sistemi hastalıklarında,
 Alerjik reaksiyonlar bulunan kişilerde mezoterapi uygulanmaz.

1.5. Destekleyici Bakımlar
     Yapılan uygulamanın daha kısa sürede daha başarılı sonuçlar vermesi için bazı destek
bakımlara ihtiyaç duyulabilir. Mezoterapi uygulamalarına destek tıbbi uygulamalar;
karboksiterapi ile diyet ve egzersiz takipleridir.
     Destek kozmetik bakımları ise vücut analizi sonuçlarına göre mezoterapi
uygulamasını yapan hekimle iş birliği içinde belirlenmelidir. Uygulamanın amaçlarına ve
kişinin durumuna göre elektro terapi, vakum-basınç uygulamaları, masaj ve kozmetik
ürünlerle bakım yöntemlerinden biri veya birkaçı destekleyici bakım olarak planlanabilir.
Tüm destekleyici kozmetik bakımlar aşağıdaki sorulara verilecek cevaplara göre
planlanmalıdır:
 Müşterinin isteği/ şikâyeti nedir?
 Vücut analizi sonuçlarına göre müşterinin durumu ve sorunu nedir?
 Müşteriye hangi tıbbi bakım yöntemi veya yöntemleri uygulanacaktır?
 Bu yöntemlerin etkisini güçlendirici, hızlandırıcı veya (varsa) yan etkilerini azaltıcı destekleyici kozmetik bakımlar nelerdir?
 Müşterinin genel sağlık durumu ve cilt yapısı bu kozmetik bakımların yapılmasına uygun mudur?
     İstenilen sonuca en kısa yoldan ulaşabilmek için tıbbi, kozmetik ve destekleyici
bakımları, vücut analizini, egzersiz ve beslenme düzenlemesini içeren kapsamlı bir planın,
konusunun uygulama yetkili uzmanlarıyla yapılması ve uygulanması gerekir. Karar vericiler
sorunun kapsamına göre değişebilir. Örneğin kilo problemi olmayan bir kişiye bölgesel
inceltme amacıyla bir bakım planı hazırlanırken beslenme uzmanının bulunması
gerekmeyebilir ama kilonun eşlik ettiği bir selülit sorununu gidermeye yönelik bakım planı,
mutlaka beslenme ve egzersiz uzmanlarıyla birlikte yapılmalıdır.


2. KARBOKSİTERAPİ

2.1. Tanımı
     Karboksiterapi, saf karbondioksit (CO2) gazının tedavi amacıyla derialtına enjekte
edilerek dolaşımın ve dokudaki bölgesel metabolizmanın hızlandırılması işlemidir.
CO2 gazı, 1930 (Royat termallerinde, Fransa) yılından itibaren tıbbın hizmetinde
kullanılmaktadır.
     Son yıllarda gittikçe artan bir şekilde selülit, cilt çatlakları ve cildin gençleştirilmesi
tedavilerinde yer bulan bir uygulamadır. Karbondioksitin lipolitik yani yağ eritici etkisi
yanında selülitli bölgede bozulmuş olan kan dolaşımını arttırıcı etkisi vardır. Cilt üzerindeki
toparlayıcı, sıkılaştırıcı, çatlakları giderici, cilt esnekliğini ve nemliliğini arttırıcı etkileri ilk
seanslarda belirmeye başlar.
     Karboksiterapi selülit tedavisi yanında bölgesel yağ fazlalıklarını gidermede,
kombinasyon tarzı uygulamalarda yer bulur. Karboksiterapi ile LPG, elektroterapi,
pressoterapi ve mezoterapi kombine edilebilir.
     Deri altına ve enjeksiyon yöntemiyle uygulama yapıldığından tıbbi fakat cerrahi
olmayan bir yöntem olarak kabul edilmektedir.

2.2. Etkileri
     Uygulama son derece basit olmakla birlikte, karbondioksit gazının cilt altı doku içine
30G'lık (0.3 mm) bir enjektörle enjekte edilmesi prensibine dayanır. Enjekte edilen gaz,
bölgedeki doku tarafından emilir. Uygulama ile birlikte;
 Cilt altı mikro-dolaşımda damar genişlemesi artar.
 Kılcal damar kan akışı artar ve hızlanır.
 Yeni kılcal damar oluşumu gözlenir.
 Yağ eritici (lipolitik) etki oluşur.
 Yüzeye yakın dokularda oksijen kullanma potansiyeli artar.
 Fazla suların atılması ile su toplanmasının düzenlenmesi sağlanır.
 pH dengesi sağlanır.
 Doku yenilenmesini uyarılır.
 Kas tonüsünün (sertliğinin) artışı sağlanır.
 Bağ dokusunun ana elemanı olan kollajen ve elastin sentezi artar.
     Karbondioksit oksijene göre 20 kat daha hızlı dağılan bir gazdır. Uygulama sonrası
bölgeye çevre dokulardan daha fazla oksijen gelir ve dolaşım hızlanır. Karbondioksit hızla
bölgeden uzaklaştırılır.
     Zehirli olamayan bir gazdır. Kapalı batın ameliyatlarında (safra kesesi, yumurtalıklar
ve diğer batın içi organlar için yapılan laparoskopik yani kapalı ameliyatlarda) batının
şişirilmesi amacıyla batın içine litrelerce karbondioksit gazı verilir. Verilen gaz dokularda
hiçbir zarar oluşturmaz.
     Karboksiterapi sırasında, verilen yarım-bir litre kadar gazın dokulara bir zararı olmaz.
İlk görülen etki, bölgesel kızarıklık-sıcaklık oluşmasıdır. Görülen kızarıklık, dolaşımın
artmasının sonucudur. Bölgesel cilt altı uygulama ile uygulanan yerde dolaşımın,
oksijenleşmenin ve metabolizmanın artışı, selülit görünümünde azalma sağlanır.

2.3. Uygulama Alanları
     Karboksiterapi uygulaması tıbbi bir uygulamadır. Uygulamanın amacı ise hastalık
tedavisine yönelik veya kozmetik olabilmektedir.

2.3.1. Hastalık Tedavisine Yönelik Kullanım Alanları
Deri grefti öncesi ve sonrası tedavisinde
Deri grefti: Üzerinde açılan tam kat yaralar veya derin yanıklar sonrasında deriyi
yenileyen katman olan dermis kaybolduğu için yara yerini kapatabilmek amacıyla aynı
kişinin sağlam olan başka bir deri bölgesinden (genellikle kulak arkası, kasık ile bacak arası,
baldır bölgesi veya gövdeden) özel bir soyucu alet ile o bölgenin dermisinin bir miktarı
kalacak şekilde alınan, epidermis ve dermis içeren deri katmanıdır.
Damar bilimi “angiology” de
 Organik ve fonksiyonel atardamar hastalıkları
 Yaşlılığa bağlı damar sertleşmeleri
 Şeker hastalığına bağlı kılcal damar hastalıkları

Romatolojide ( Romatizmal hastalıkları inceleyen tıp dalı )
 Otoimmün artrit
 Yoğun artrit
Androlojide

 Dermatolojide
o Psoriasis (sedef)
o Mikrodolaşım bozukluğuna bağlı ülserler
o Diabete bağlı ülserler
o Varise bağlı ülserler

Spor hekimliğinde
 Spor aktivitesini ve performansını artırmak amacıyla kullanılmaktadır.

2.3.2. Kozmetik Amaçlı Kullanım Alanları
Kırışıklık, deri sarkmaları ve elastikiyet kayıplarında
 Boyun, dekolte ve yüz ovalinin sıkılaştırılması, kırışıklık giderilmesi ve inceltilmesinde,
 El ve yüz cildinin sıkılaştırılmasında ve kırışıklıkların giderilmesinde,
 Gevşek ve sarkık göğüs cildinin toparlanmasında kullanılır.

Hamilelik, ergenlik, hızlı uzama ve kilo alma sonrası oluşan erken dönem deri çatlaklarında (stria)
 Vücut şekillendirmede
o Vücut yağının azaltılmasında,
o Bölgesel incelmede,
o Liposuction öncesinde ( tıbbi yolla yağın çekilmesi),
o Liposuction sonrası kontur düzeltmede,
o Selülit ve bölgesel yağlanmaların tedavisinde tek başına veya kombine olarak kullanılmaktadır.


Resim 2.1: Kalça ve karın bölgesinde karboksiterapi uygulaması

2.4. Uygulamanın Uygun Olmadığı Durumlar
 Kalp krizi geçirmiş veya ileri düzey kalp hastası olanlarda,
 Kan pıhtılaşması bozukluğu olanlarda,
 Böbrek yetmezliği olanlarda,
 Kangren olanlarda,
 Hamile ve emziren kadınlarda,
 İnsüline bağımlı ileri düzey diyabetli (şeker hastası) olanlarda,
 İnme/felç (stroke ve iskemik atak) hikâyesi olanlarda,
 Yeni kanser hikâyesi olanlarda,
 Kanama hastalığı (hemofili) olanlarda,
 Yüksek tansiyonu olanlarda karboksiterapi uygulanamaz.

Karboksiterapi uygulamalarında görülen yan etkiler ise şöyle sıralanabilir

İğneye bağlı etkiler
o Korku,
o Hafif ağrı,
o Sterilizasyona dikkat edilmezse enfeksiyon görülebilir.

Tekniğe bağlı etkiler
 CO2 gazına bağlı krepitasyon (deri altında çıtırdama sesi),
 Hafif şişkinlik,
 Hafif morluk ve hassasiyet oluşabilir.
     Tüm belirtiler tedaviden 1-2 saat sonra kaybolur. Hasta, uygulamadan hemen sonra
günlük aktivitesine dönebilmektedir.

2.5. Karboksiterapi Uygulama Tekniği
     Karboksiterapide kullanılan CO2 gazı, medikal yani tıbbi bir gazdır. Özel bir cihaz ve
özel filtreler aracılığı ile problemli bölgelere uygulanır.
     Kullanılan çok ince iğneler steril ve sadece o kişiye aittir ve sadece bir seansta
kullanılır. Uygulama sırasında hafif bir sıcaklık/yanma hissi dışında ağrı yok gibidir.

2.6. Karboksiterapinin Selülitli Doku Üzerine Etkileri
     Karboksiterapi ile verilen karbondioksit gazı, yağ dokusu ve cilt altı tabakasında
mikro dolaşımı ve metabolik olayları arttırır. Kılcal damarlarda kan akış miktarı ve akış
hızını artar. Böylece problemli bölgedeki metabolik artıkların uzaklaşması hızlanır.
Karboksiterapinin yağ dokusu eritici etkisi vardır. Dokulara oksijen akışını arttırır. Kollajen
ve elastin yapımını da bir miktar uyarır. Dokudaki kötü görünüme neden olan fibrotik
bantları açabilir.

2.7. Destekleyici Bakımlar
     Bölgesel yağ fazlalıkları ve selülit tedavisinde karboksiterapi yöntemi LPG yöntemi
veya lenf drenaj yöntemiyle kombine edilerek çok daha iyi sonuçlar elde edilebilmektedir.
Çatlak ve yara izlerinin tedavisinde ise mezoterapi ile yapılan kombinasyon çok daha
iyi sonuçlar vermektedir.


3. LİPOLİZ

3.1. Tanımı
     1995 yılında Brezilya’da uygulanmaya başlayan lipoliz, yağ hücrelerinde depolanan
yağların kimyasal olarak parçalanması, eritilmesi ve enerji olarak vücuda verilmesi olayıdır.


Resim 3.1: Lipoliz uygulaması

     İstenmeyen bölgesel yağlanmanın tedavisinde kullanılan lipoliz uygulamasının amacı
yağ hücresindeki geçirgenliği artırmaktır.
     Yöntem olarak mezoterapiye benzemekle birlikte, mezoterapide daha fazla ilaç ya da
doğal madde karışımı kullanılmaktadır. Lipoliz işleminde ise daha az sayıdaki maddenin saf
ve çok miktarda uygulanması söz konusudur. Ayrıca mezoterapide hücre içindeki yağın
eritilmesi hedeflenirken lipolizde bazen hücrenin zarının parçalanması dolayısıyla yağ
hücrelerinin de eridiği görülmektedir.
 Uygulamada ilaç kullanılması,
 Tedavi amacı taşıması,
 Deri altına ve enjeksiyon yöntemiyle uygulanması nedeniyle tıbbi bir uygulamadır.
     Günümüzde lipolizde yağ yakıcı madde olarak soya bitkisinden elde edilen “fosfatidil
kolin” maddesi kullanılmaktadır. Bazı doku canlandırıcı ve kan akışını artırıcı ajanlar da
eklenerek elde edilen karışım, özel iğneler yardımıyla belli aralıklarla deri altına enjekte
edilerek uygulanmaktadır.
     (Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Konu: Lipoliz (Soya) Uygulamaları, 20.12.2005 tarih ve
B100TSH 01500004 / 17342 sayılı yazısında da belirtildiği gibi estetik amaçla lipostabil ve
benzeri fosfatidilkolin içeren soya yağı kökenli ilaçların kullanımı yasaklanmıştır.)

3.2. Etkileri
     Sellülit ve lokal yağlanma durumlarında problem ödem, kan dolaşımında zorluk gibi
sebeplerle yağ dokusunun depolama ve harcama görevinin bozulmasıdır. Bu bozulma
sonucunda hücre zarı geçirgenliği azalır ve depolardaki yağları ihtiyaç hâlinde vücudun
kullanmasına izin vermez.
     Lipoliz temel olarak yağ hücrelerindeki zarların geçirgenliklerini değiştirerek yağ
hücrelerinin tamamen deforme edilip ortadan kaldırılması ya da hücre zarının geçirgenliğini
artırarak yağ içeriğinin dışarıya çıkarılması ile ilgili bir mekanizmadır. Yöntem kilo vermeyi
değil; bazı bölgelerde yerleşmiş ve fazla oldukları vücut analiziyle tespit edilen yağ
depolarının eritilmesini amaçlar.
     Lesitin ve ana maddesi olan fosfatidilkolin, vücudumuzda yağları parçalamaktan
sorumlu olan, safra kesesi tarafından yapılan safranın içinde bulunmaktadır. Tıpta ayrıca
kolesterol tedavisinde kullanılan bu maddelerin, enjeksiyonla deri altındaki yağ tabakasına
fazla miktarda ve saf olarak verilmesi sonucunda, buradaki yağ hücrelerinin, yağ yapısında
olan hücre zarlarının geçirgenliği artmakta, bazen de hücre zarı erimektedir. Aynı zamanda
hücre içerisinde depo hâlde bulunan yağ da eriyerek dolaşıma katılmaktadır.
     Yöntemin tartışmaya açık olan noktası ise dolaşıma katılan ve vücudun
metabolizmasını olumsuz etkileyebilecek miktarda olan bu yağların vücuttan nasıl
atılacağıdır. Bazı araştırmacılar bu yağların karaciğerde parçalanarak ter, idrar, gaita veya
lenf dolaşımı yoluyla kısa sürede (2 hafta) vücuttan atıldığını iddia etmektedir. Fakat bu
konuda kesin sonuçlara ulaşabilmek için daha fazla bilimsel araştırma yapılması gerektiği
açıktır.

3.3. Uygulama Alanları
     Bu uygulama daha çok karın, yüz, baldırın iç tarafı, sırt ve kalçalar gibi yumuşak
vücut yağının bulunduğu bölgelerde uygulanmaktadır. Sellülitin meydana getirdiği portakal
kabuğu görünümünün yok edilmesinde de kullanılmaktadır.
Yüz bölgesinde
 Göz torbaları
 Yanaklar
 Boyun ve çene altı

Vücut bölgesi yağ azaltma ve selülit tedavilerinde
 Basen ve üst uyluk yağ birikimlerinde
 Uyluk iç kısımları
 Alt uyluk yağ birikimleri
 Erkek ve kadınlarda bel kısmı
 Karın, göbek, alt ve üst bel kısımları
 Kol ön ve arka kısımları
 Sırt kısımları
 Diz iç kısımları

Lipoma’da: (Lipoma: Yağ dokusunun tümoral kitlesine denir.)
 Vücudun her yerindeki yağ bezelerinin tedavisinde lipoliz yönteminden yararlanılmaktadır.

3.4. Uygulamanın Uygun Olmadığı Durumlar
 18 yaşından küçük hastalar,
 Gebe veya emziren kadınlar,
 Şeker hastaları,
 Karaciğer veya böbrek bozukluğu olan hastalar,
 İleri düzey kalp hastaları,
 Yeni kanser hikâyesi olan hastalar,
 Kanama bozukluğu (hemofili) olan hastalar,
 İnme veya felç geçirmiş hastalar,
 Hastalık enfeksiyonu kapmış kişiler için lipoliz uygulaması yapılmamalıdır.

3.5. Destekleyici Bakımlar
     Tedavinin etkinliğini daha da artırmak ve hızlandırmak istenirse karboksiterapi,
mezoterapi, manyetik alan tedavileri gibi diğer tıbbi uygulamalarla kombinasyonlar
yapılabilmektedir. Uygulamanın amacına göre uzmanları tarafından hazırlanan diyet ve
egzersiz programı ile de desteklenebilir.
     Destekleyici kozmetik işlemler ise pressoterapi, masaj ve vücut analizidir.


4. LAZER İLE VÜCUT BAKIMI

4.1. Tanımı
     "Light amplification by stimulated emission of radiation" ın baş harflerinden oluşan
İngilizce “laser” kelimesinin Türkçe kullanımı "lazer"dir. “Yoğunlaştırılmış ışık enerjisi
yayılımı” anlamına gelmektedir. 1960 yılında ABD’de Theodore H. Maiman tarafından
keşfedilmiştir.
     Tek renkli, oldukça düz, yoğun, aynı fazlı paralel dalgalar hâlinde hareket eden çok
yüksek enerjili ışık demetine “lazer” denir. Doğada var olmayan, üretilen en gelişmiş ve en
son keşfedilen ışık kaynaklarından biridir. Işığın uygun ortamda ilave enerji ile
güçlendirilmesi ile lazer ışını oluşur.
     Lazer ışığı normal ışıktan farklı bir yapıdadır. Bu farklılıkları inceleyecek olursak:
 Normal ışık her tarafa yayılırken; lazer tek doğrultuda yayılır.
 Normal ışık tüm renklerin karışımından oluşurken lazer ışığı hangi dalga boyunda oluşturulmuşsa o dalga boyuna ait renktedir veya renksizdir.
 Normal ışığın dalgaları ışık kaynağından uzaklaştıkça düzensizleşirken lazer ışığının dalgaları çok uzaklara bile kaynaktan çıktığı gibi bir düzen içinde gider.
 Normal ışık insan cildinde yüzeysel seviyede kalırken lazer ışığı insan cildini geçerek daha derinlere ulaşabilmektedir.






Resim 4.1: Lazer ışığı ile normal ışık arasındaki yayılma, renk tayfı ve düzenlilik farkı

     Tüm bu özellikleriyle lazer, güçlü, kontrol edilebilen ve deyim yerindeyse disiplinli
bir ışıktır.

4.2. Etkileri
     Lazer ışını doku üzerine düştüğünde dokunun özelliklerine bağlı olarak üç farklı olay gerçekleşmektedir.
Yansıma: Deriye verilen lazer ışınını bir kısmı, deri üzerinden yansır fakat
buraya enerji bırakmaz. Enerjinin bırakılmaması, bölgenin bu ışından zarar
görmemesi olarak açıklanabilir.
Geçirgenlik: Lazer ışını, dokudan geçtiğinde, bir kısmı dokuya dağılır fakat
enerji bırakmaz.
Absorbsiyon: Lazer ışını tüm enerjisini, deri katmanlarındaki hedeflenen
absorbsiyon (emme) bölgesine yani sorunlu bölgeye bırakarak burada ısınmaya
neden olur. Bunun sonucunda hedef ya imha edilmiş ya da değişime uğramış
olur.
     Isı seviyesinin derideki etkisi, hangi seviyede lazer enerjisine ihtiyaç olduğunu
gösterir. Örneğin amaç cilt gerginleştirmek ise kolajen üreten hücreleri çok fazla ısıtmadan
değişime uğratabilecek bir lazer enerjisine ihtiyaç duyulacaktır. Epilasyon içinse çok daha
yüksek bir enerji ile kıl papillasındaki üretici hücreleri yok etmek gerekecektir.

4.3. Çeşitleri
     Deri hastalıklarında ve bozukluklarında kullanılan lazerler temel olarak 2 tiptir:
Soyucu (ablatif) lazer: C02, Nd:YAG, diode ve fraksiyonel lazerler bu
gruptandır. Bu tip cihazlarla daha derin soyma işlemi yapılmaktadır. C02 ve
Er:YAG lazerlerde uzun (3 hafta) bir nekahet dönemi gerektirmesi nedeniyle
uygulama yapılan kişi günlük hayatına geç dönebilmektedir. Fraksiyonel
lazerlerde bulunan bir filtre sayesinde, ciltte soyma işlemi mikro düzeyde
aralıklı olarak yapıldığından, ciltte oluşturulan yanık ve tahrişler gözle
görülmemektedir ve kişi günlük yaşamına çok kısa sürede dönebilmektedir.
Soyucu olmayan (non-ablatif) lazer: Pulse dye, Nd:YAG, KTP, ruby ve
alexandrite lazerlerdir. Deriye etkileri daha yüzeyseldir ve derinin yenilenmesi
için geçen süre daha kısadır (1 hafta).
     Lazer ışınlarının deri içerisinde hangi katmanlara ulaştığı Resim 4.3’de gösterilmiştir.







Resim 4.2: Lazer ışınlarının deri içerisinde ulaştığı katmanlar

     Günümüzde deri hastalık ve bozukluklarında kullanılan lazer ışınlarının dalga boyları
küçükten-büyüğe doğru şöyle sıralanabilir:
 CO2 lazer 10,600 nm
 KTP lazer 532 nm
 Pulse dye lazer (PDL) 585 nm
 Ruby lazer 694 nm
 Alexandrite lazer 755 nm
 Diode lazer 800-810 nm
 Nd Yag lazer 1064 nm
 Fraksiyonel lazer 1520-1580 nm

     Lazer yöntemi olarak bilinen ve birçok yönüyle lazer ışınına benzeyen bir diğer sistem
de IPL’dir.
     IPL, optik enerji veren bir sistem olmasına karşın lazer ışığı vermez. IPL “Intense
Pulse Light” kelimelerinin ilk harflerinden oluşturulmuş bir terimdir.
     “Yoğunlaştırılmış atışlı ışık enerjisi” demektir. Lazer ışığındaki ışınların tümü tek bir
dalga boyunda olduğu için dağılmadan hareket eder. IPL’deki ışınlar ise cihazın özelliğine
göre 500-1200 nm arasındaki tüm dalga boylarını içerir. Filtre kullanılarak istenilen dalga
boyu aralığına ayarlanır ( Örneğin 500-900nm).
     IPL sistemlerinde dalga boyunun seçilebilir olması, değişik tedavi seçeneklerine
olanak sağlar. Böylelikle aynı cihazla;
 Epilasyon,
 Kılcal damar tedavisi,
 Leke tedavisi,
 Akne tedavisi,
 Cilt yenileme işlemleri yapılabilmektedir.

4.4. Uygulama Alanları
     Sanayide, endüstride, askeri teknolojide, nükleer araştırmalarda, haberleşmede ve daha
birçok alanda lazer teknolojisinden yararlanılmaktadır. Tıpta cerrahi, tedavi ve araştırma
amaçlı uygulamalarda geniş çapta yararlanılan bir teknolojidir.
     Lazer ışını, cildin derinliklerine inerek hedef bölge, doku ya da hücrelerde parçalama,
bozma, değişime uğratma gibi etkiler oluşturabildiği için birden fazla cilt sorununda
kullanılabilmektedir.

4.4.1. Dermatolojide Uygulama Alanları
Pigmente lezyonlar
 Epidermal pigmente lezyonlar
o Çil, yaşlılık veya karaciğer lekeleri
o Deri yüzeyinde “sütlü kahve” renginde lekeler
o Epidermal hormonal lekeler (gebelik maskesi vb.)
o Epidermal benler
 Dermal pigmente lezyonlar
o Dermal hormonal lekeler
o Benler
o Travma sonucu oluşan renk değişiklikleri
o Gözaltlarında oluşan hiper pigmente halkalar
o İlaca bağlı gelişen hiperpigmentasyonlar
o Güneş ışını nedeniyle oluşan kanser olasılığı yüksek benler
o Nevomelanositik benler
o Dövme tedavisi

Damarsal lezyonlar
 Yüzeyel damarsal lezyonlar ve damarsal urlar
o Şarap lekesi maküller
o Telenjektazi ve venülektaziler
 Diğer damarsal lezyonlar; örümcek telanjiektazi, çilek lekesi vb.
Diğer deri hastalıkları olan hipertrofik skar (aşırı yara iyileşme dokusu), psöriasis
(sedef), uçuk, vitiligo, stria, akne skarları, alopesi areata, yağ bezi bozuklukları, yüzeysel
bazal hücreli kanser, bazı tür kelliklerde de kullanılır.

4.4.2. Kozmetik Amaçlı Uygulama Alanları
     Lazer tedavisinin en çok tercih edildiği kozmetik amaçlı uygulamalar ve bunlara en
uygun lazer tipleri şöyle sıralanabilir;
 İstenmeyen tüylerin giderilmesi (epilasyon): Alexandrite, Nd: YAG, diode, ruby
 Kıl batması, siğil, nasır, saplı polip, benler, çatlak ve dövme giderme: Pulse
dye, Nd: YAG, KTP, alexandrite, ruby
 Sivilce, akne izleri: CO2,Fraksiyonel, Pulse dye, Nd: YAG, KTP, alexandrite
 Damarsal genişlemeler (yüz ve bacak; varis, telanjiektazi): Pulse dye, Nd:
YAG, KTP
 Leke (melazma, çil, lentigo) giderme: KTP, alexandrite, fraksiyonel, ruby
 Cilt gençleştirme (rejuvenasyon): CO2, Nd: YAG, KTP, fraksiyonel.
 Gözaltı morlukları: Fraksiyonel
 Selülit giderme ve vücut yağı azaltma uygulamalarında: Lazer lipolizis, esas
olarak lazer ışığı ile doğrudan yağ hücresinin zarının patlatılması prensibine
dayanır. Liposculpture (vücut şekillendirme) uygulamalarında yenilikçi bir
uygulamadır.1064nm dalga boyundaki Nd: YAG lazer sistemi kullanılarak
uygulanır. Saniyenin onbindebiri sürede çok yüksek güçle yağ hücresinin zarını
parçalar. Bu ışınla sadece yağ hücrelerine özeldir; diğer önemli yapılara büyük
damar, sinir ve organlara herhangi bir zararı yoktur. Tek başına veya
liposuctionla kombine edilebilen bir yöntem olarak vücut şekillendirmede
kullanılır. Lazer lipolizis özellikle birkaç bölgesinde az veya orta düzeyde yağ
birikimi olan hastalarda idealdir. Karın bölgesi, gıdı bölgesi, basenler, kalça,
baldır, ayak bileği, diz bölgesi ve vücut konturunu bozan bölgelerdeki
fazlalıklarda kullanılmaktadır.

4.5. Uygulamanın Uygun Olmadığı Durumlar
 Gebelere,
 Güneş hassasiyetinin görüldüğü romatolojik hastalıkları olanlara,
 Bağışıklık sistemi yetersizliği olanlara,
 Kanama bozuklukları olanlara,
 Kalp pili veya ağır kalp hastalığı olanlara,
 İnsüline bağımlı şeker hastalarına,
 Epilepsi (sara) hastalarına,
 Uçuk, sedef, ben ve cilt lezyonlarının bulunduğu bölgelere,
 Cilt kanseri olanlara,
 Son altı ay içinde roaccutane ve neotigason (ağır sedef keratinizasyon bozuklukları ve sivilce vakalarının tedavisi için ağız yolu ile alınan A vitamini)
 Uygulamadan 2 hafta öncesine kadar cilde peeling gibi kozmetik işlem uygulananlara,
 Seans öncesinde tüy sarartıcı preparatlar kullananlara,
 Güneş ışığı veya solaryumla bronzlaşmış olanlara,
 Son üç hafta içinde botox, dolgu, mezoterapi gibi iğneli işlemler yaptıranlara lazer uygulaması yapılmaz.

4.6. Destekleyici Bakımlar
     Lazerle cilt gençleştirme ve kırışıklık tedavilerinde cildi soymadan etkili olan lazer
tedavileri sonrasında güneşten koruyucu kullanılmalıdır. Bu tedaviler botox, dolgu, mezolift
ile kombine edilerek daha iyi sonuçlar alınabilmektedir.
     Lazer işlemlerinden sonra yan etkilerin en aza indirilebilmesi ve daha başarılı sonuçların alınması için müşteriye aşağıdaki hususlara dikkat etmesi önerilmelidir:
 Uygulama sonrası tedavi bölgesi hekim tarafından önerilen bir krem ile nemlendirilmeli,
 Uygulamadan sonra 24 saat bölgeye kapatıcı (pudra, fondöten) özellikli kozmetikler uygulanmamalı,
 Uygulamadan sonra 48 saat bölgeye elle temastan, özellikle kaşıma gibi tahriş edici davranışlardan kaçınılmalı,
 Uygulama sonrası 2 hafta mutlaka önerilen bir güneş koruyucu krem ile koruma sağlanmalı,
 Uygulama sonrası 2 hafta, tedavi bölgesinin güneşten korunmalı, solaryuma girilmemeli,
 Uygulama sonrası 4 hafta boyunca bölgeye başka kozmetik işlem (peeling gibi) yaptırılmamalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.