1. FİZYOLOJİK SİSTEMLER
1.1. Fizyolojinin Tanımı
Organizmanın temel yapı birimi
hücrelerdir. Çeşitli ve çok sayıda aynı görevi yapan hücrenin bir araya
gelmesiyle dokular, aynı amaca yönelik olarak dokuların düzenli bir şekilde bir
araya gelmesiyle organlar, birbirleri ile uyumlu çalışan organların bir araya
gelmesiyle sistemler ve sistemlerin bir araya gelmesi ile insan vücudu oluşmuştur.
Sağlıklı bir insanın, hücre, doku, organ ve sistemleri arasında uyumlu bir çalışma
söz konusudur. Hücre, doku, organların görevlerini ve işlevlerini fizyoloji
bilim dalı inceler.
Fizyoloji bilim dalı; vücut
fonksiyonlarını inceleyen ve bir canlının canlı olma özelliğini devam ettirmede
rol oynayan bütün yaşamsal fonksiyonların ne olduğunu ve nasıl işlediğini açıklayan
bir bilim dalıdır diye tanımlanabilir.
1.2. Duyu Organları
Duyu organları, tat, koku, görme,
dokunma ve işitme duyularının alınmasını sağlar.
1.2.1. Tat ve Koku Duyu
Organları
1.2.1.1. Tat Duyusu
İnsanda tat alan duyu organı
dildir ve epitel doku ile örtülüdür. Epitel doku üzerinde tat alma cisimcikleri
bulunur. Dilin uç kısmı tatlı, yanları ekşi ve tuzluyu, arkası acıyı daha çok
alır. Dil, tat almanın dışında konuşmaya ve yutmaya yardımcıdır.
Resim 1.1: Tat ve koku organları
1.2.1.2.
Koku Duyusu
Burun, koku
alan duyu organıdır. Burnun içini epitel doku örter. Epitel dokuda koku alma hücreleri
ve yanlarında mukus salgılayan goblet hücreleri bulunur. Salgılanan mukus burun
iç epitelini korur. Kokunun alınabilmesi için, koku taneciklerinin mukus sıvısında
erimesi gerekir. Solunan havadaki toz ve kirler burundaki kıllar ve mukus salgısı
yardımıyla tutulur.
1.2.2.
Dokunma Duyu Organı
Dokunma duyu
organı deridir. Deri vücudu koruyan en büyük organ olmasının yanı sıra,
solunuma ve boşaltıma yardımcı, vücut ısısını düzenleyici görevler yapar. Deri,
iki tabakadan oluşmuştur ve görevlerine uygun yapısal özellikler kazanmıştır.
Resim 1.2: Deri
1.2.2.1.
Üst Deri (Epidermis)
Üst deride çok
katlı, epitel dokudan oluşmuştur. Üst deride kan damarları ve sinirler yoktur. Üst
tabakada kalın, yassı, sert ölü hücreler bulunur. Keratinli hücreler (ölü hücreler)
deriyi, vurma, çarpma, mikroorganizmalar gibi dış etkenlere karşı korur.
1.2.2.2.
Alt Deri (Dermis)
Üst derinin
altında yer alan canlı tabakadır. Alt deride kan damarları, sinirler, ter
bezleri, yağ bezleri, kıl kökleri, bol miktarda elastin ve kollajenli lifler,
basınç almaçları ve dokunma almaçları bulunur. Acı ve ağrı serbest sinir uçları
ile alınır.
1.2.3.
Görme Duyu Organı
Göz görmeyi sağlayan
ve bunları koruyan yardımcı yapılardan oluşmuştur. Görmeyi sağlayan yapılar, ışık
almaçları, göz merceği ve sinirlerdir. Koruyucu yapılar ise kaşlar, göz
kapakları, kirpikler, gözyaşı bezleri, yağ bezleri ve kaslardır. Göz yapısında
dıştan içe doğru üç tabaka bulunur.
1.2.3.1. Sert Tabaka (Sklera)
Gözün en dışında
bulunan sert yapısıyla gözü koruyan beyaz renkli tabakadır. Bu tabaka ön
tarafta incelip, saydamlaşır ve hafif şişkinleşerek kornea denilen saydam
tabakayı oluşturur. Kornea, göze gelen ışığı kırarak, ışığın göz merceğine ulaşmasını
sağlar.
1.2.3.2.
Damar Tabaka (Koroid)
Sert tabakanın
altında, gözü besleyen kan damarları bulunduran tabakadır. Damar tabaka içindeki
pigmentler, fazla ışığı emip yansımaları önleyerek görüntünün netliğini sağlar.
Bu tabakada korneanın alt kısmında göze rengini veren irise dönüşür. İrisin
ortasında ışığın geçmesini sağlayan göz bebeği bulunur. Göz bebeği göze giren ışık
miktarını ayarlar. Işık az ise göz bebeği büyür, çok ise küçülür. İrisin hemen
arkasında saydam, ince kenarlı göz merceği bulunur. Mercek, göze
gelen ışınları kırarak retina üzerinde bir noktada toplar. Mercek kasları kasılıp
gevşeyerek, göze gelen ışığa göre merceğin kalınlığını ayarlar. Bu olaya göz
uyumu denir. Gözde saydam tabaka ile mercek arsındaki boşluğa ön oda, mercek
ile iris arasındaki kalan kısma arka oda denir. Bu odalar özel sıvılarla
doludur. Bu sıvılar gözün şeklini ve canlılığının korunmasını sağlar. Mercekle ağ
tabaka arasında kalan bölüm camsı cisim ile doludur.
Resim
1.3: Göz kesiti
1.2.3.3. Ağ Tabaka (Retina)
Göz
yuvarlağının en içte bulunan tabakasıdır. Bu tabakada, ışığı alan ışık
almaçları ve sinirler bulunur. Işık almaçlarından siyah – beyaz renkleri
algılayan hücreler çubuk, renklileri algılayan hücreler ise koni şeklindedir.
Duyu sinirlerinin hücre gövdeleri ağ tabakadadır.
1.2.4.
İşitme ve Denge Duyu Organları
Kulak işitme
ve denge organıdır. Kulak; dış, orta ve iç kulak olmak üzere üç bölümden
oluşur. Vücut dengesinin sağlanmasında ise iç kulakta bulunan yarım daire
kanalları ile bunların uçlarında bulunan ve ampula denilen bölümün açıldığı
tulumcuk ve kesecik rol oynar.
Resim
1.4: Kulak
1.2.4.1. Dış Kulak
Kulak kepçesi
ve kulak yolundan oluşmuştur. Kulak kepçesi seslerin toplanarak kulak yoluna
iletilmesini sağlar. Kulak yolundaki salgı bezlerinin sarı renkli sıvısı, kulak
yolunu nemli tutar, kulak zarının esnekliğini arttırır. Kulak yolundaki kıllar
dışarıdan gelen toz zerreciklerini tutar.
1.2.4.2.
Orta Kulak
Kulak zarı ile
oval pencere arasındadır. Orta kulakta çekiç, örs, üzengi adı verilen üç kemik
bulunur. Kulak zarını titreten ses dalgaları, sırasıyla çekiç, örs ve üzengi
kemiklerinden geçerken, kulak zarının alan olarak daha büyük, oval penceredeki
zarın daha küçük olması nedeniyle, sesi kuvvetlendirerek oval pencereye
ulaştırılmasını, oradan da iç kulağa iletilmesini sağlar.
1.2.4.3. İç
Kulak
Labirent şeklinde kanal ve torbalardan oluşmuştur. İç
kulağın orta kulağa bağlandığı yere tulumcuk, tulumcuktan sonra gelen kısma ise
kesecik denir. İç kulağın işitme ile ilgili salyangoz kısmı üç kanaldan oluşur
(vestubular, timpanik ve kohlear kanal )
2. DOLAŞIM
SİSTEMİ
2.1.
Dolaşım Sisteminin Tanımı
Besin
maddeleri, oksijen ve metabolizma ürünlerini gerekli yerlere taşımakla görevli
olan sistemdir.
2.2.
Dolaşım Sistemi Organları ve Görevleri
2.2.1. Kalp
Kalp kanı vücuda pompalayan, dolaşım sisteminin en
önemli organıdır. Kalbin yapısında, içten dışa doğru üç tabaka bulunur. Bunlar
miyokard, kalbi besleyen koroner damarların bulunduğu tabaka, endokard kalbin
içini döşeyen tek sıralı epitel doku ve perikard ise iki kat zardan oluşan
kalbin dış yüzeyini saran yapıdır. Ayrıca kalp, dört odacıktan oluşur. Üstteki
iki odacığa kulakçık, alttaki iki odacığa karıncık adı verilir. Kulakçıklardan
karıncıklara açılan özel kapakçıklar vardır.
Resim 2.1: Kalp
Bu kapakçıklar
kanın geri dönmesini engeller. Sağ kulakçıkla sağ karıncığı, üç parçalı olan
bir kapakçık birleştirir ve üçlü kapakçık (trikuspit kapakçık) adını alır. Sol
kulakçığı sol karıncığa bağlayan kapakçık iki parçalıdır ve ikili kapakçık
(mitral kapak) adını alır. Kalpten çıkan atardamarın çıkış yerinde, kanın kalbe
geri dönmesini önlemek için yarım ay kapakçıkları bulunur.
Toplardamarlar ile kalbe gelen kan iki kulakçığa
dolar. Kanın yaptığı basınçla kulakçık ve karıncık arasındaki kapakçıkları,
karıncıklar yönünde açar ve kan karıncıklara akmaya başlar. Kulakçıklarda
yeniden gevşeyerek kanla dolmaya hazır hale gelir. Kanla dolan karıncıklar
kasılır ve sol taraftaki temiz kan vücuda, sağ taraftaki kirli kan akciğerlere
gönderilir. Akciğerlerde temizlenen kan akciğer toplardamarı ile kalbin sol
kulakçığına döner. Bu olaya küçük kan dolaşımı denir. Büyük dolaşım ise sol
karıncıktan bütün vücuda pompalanan kanın, vücutta kirlendikten sonra
toplardamarlar ile sağ kulakçığa dönmesidir.
Sol karıncık, kanı bütün vücuda pompaladığı için daha
kuvvetli kaslardan yapılmıştır ve sağ karıncığa göre yapısı daha uzun ve
dardır. Sağ kulakçığa üst ana toplardamar ve alt ana toplardamar bağlanır. Sağ
karıncıktan akciğer atardamarı çıkar. Sol kulakçığa akciğerden gelen akciğer
toplardamarı açılır. Sol karıncıktan kalbin en büyük damarlarından olan aort
atardamarı çıkar.
Kanın vücuda
pompalanması ile çeşitli metabolik faaliyetler gerçekleşir. Temiz kan tüm
hücrelere dağılarak, hücrelerin ihtiyacı olan besin ve oksijen karşılanmış
olur. Böylece organların yerine getirmekle yükümlü oldukları fonksiyonlar
gerçekleşir. Vücutta kirlenmiş olan kan kalbe geri döner ve akciğerlere
pompalanarak temizlenir. Kalpten pompalanan kanın bir kısmı da böbrekler ve
karaciğere gider. Bu organlarda kandaki zararlı ve zehirli maddeler temizlenir.
Kalp
kaslarının gevşeyip kasılması sonucunda kanın akciğerlere gönderilmesi ve
vücuda pompalanması duruma kalp atışı denir. Her kalp atışı bir kasılma ve bir
gevşemeden ibarettir. İnsanda kalp atışı sayısı 70 kadardır. Atardamarların
deriye yakın bulunduğu yerde, kalp atışı hissedilir ve bu duruma nabız, kanın
damarlar üzerine yaptığı basınca ise tansiyon denir.
2.2.2.
Damarlar
Damarlar, vücuttaki kanı tüm organlara taşıyan
kanallardır. İnsan vücudunda yapı ve görevlerine göre Üç çeşit damar vardır.
Bunlar, Atardamarlar (arter), dokuların derinliklerinde yer alırlar ve
kalpten kanı diğer organlara taşırlar. Kalbin karıncıklarından çıkan
atardamarlar, aort ile akciğer atardamarlarıdır. Toplardamarlar (Lenf
damarları) ise ikinci bir taşıma sistemi olarak kabul edilir ve vücuttan
toplanan kirli kanı kalbe getiren damarlardır. Akciğer toplardamarı, alt ve üst
ana toplardamarları kalbe bağlıdır. Kılcal damarlar, vücudun her yerinde ince
kanallar halinde bulunur ve atardamar, toplardamar, dokular ve organlar
arasında alışverişi sağlayan damarlardır. Ayrıca vücudumuzun lenf damarları ve
lenf düğümleri vardır. Lenf damarları ikinci bir taşıma sistemi olarak kabul
edilir.
Resim
2.2: Dolaşım sistemi
3. SOLUNUM
SİSTEMİ
3.1.
Solunum Sisteminin Tanımı
Solunum
sistemi, vücut hücrelerine gerekli olan oksijeni sağlayan ve karbondioksiti
vücut dışına atan sistemdir. Solunum organları ile havanın dışarıdan alınmasına
soluk alma, dışarı verilmesine de soluk verme denir.
3.2.
Solunum Sistemi Organları ve Görevleri
3.2.1.
Burun
Burun solunum
sisteminin ilk organıdır. Akciğerlerin kullanacağı şekilde havanın
hazırlanabilmesi için mutlaka burundan nefes alınmalıdır. Burun dışarıdan
alınan havayı ısıtır, nemlendirir ve temizler.
Resim 3.1.: Burun, ağız ve yutak kesiti
3.2.2.
Yutak
Yutağın
solunun sistemi ve sindirim sisteminde görevi vardır. Solunum sistemindeki
görevi burundan alınan havayı soluk borusuna ve akciğerlere iletmektir. Aynı
şekilde akciğerlerden gelen kirlenmiş havanın ağız ve burun yoluyla dışarı
çıkarılmasına aracılık yapar.
3.2.3.
Gırtlak
Soluk
borusunun üst kısmına gırtlak denir. Gırtlak, üstten yutakla alttan soluk
borusuyla bağlantılıdır. Gırtlağın üst kısmında ses telleri bulunur ve
konuşmamızı sağlar. Gırtlağın başlıca iki görevi vardır. Bunlardan biri
solunumun kontrolü, diğeri sesin çıkarılmasıdır. Ayrıca gırtlak yemek yerken
yutakla birlikte yukarı doğru çıkar ve gırtlak kapağı soluk borusunu kapatarak
yemeklerin soluk borusuna gitmesini engeller.
3.2.4. Soluk Borusu
Soluk borusu
gırtlak ile akciğerler arasında yer alan borudur. Ağız ve burun yolu ile
solunan havanın yutak ve gırtlaktan geçtikten sonra akciğerlere iletilmesinden
soluk borusu sorumludur. Soluk borusunun ön kısmında at nalı şeklinde kıkırdak
halkalar bulunur. Bu halkalar soluk alıp verme esnasında soluk borusunun
duvarlarının birbirine yapışmasını önler. Ayrıca soluk borusu içinde titrek
tüylü epitel hücreleri bulunur. Bu titrek tüyler tek yönlü hareket ederler. Bu
tek yönlü hareket sayesinde dışarıdan giren toz ve benzeri istenmeyen
maddelerin gırtlağa taşınması ve buradan öksürük yoluyla atılması sağlanır.
Soluk borusundaki salgı bezlerinin, salgısına mukus denir. Mukus sayesinde
soluk borusunun iç yüzeyi nemli kalır.
3.2.5.
Akciğerler
Akciğerler
göğüs boşluğunda bulunan; hafif, süngerimsi, esnek yapıda organlardır.
Akciğerler çift katlı ince bir zarla örtülüdür. Sağ akciğerler büyük ve üç
parçalı (lop), sol akciğer ise yanında kalp bulunduğu için küçük ve iki
parçalıdır. Akciğerlerin alt kısmında, soluk alıp vermeye yardımcı olan
diyafram zarı vardır. Diyafram zarı, göğüs boşluğu ile karın boşluğunu
birbirinden ayırır. Soluk borusu, alt ucundan iki kola ayrılarak akciğerlere
girer. Bu kollara bronş adı verilir. Bronşların yapısı soluk borusuna benzer.
Yalnız kıkırdak halkalar bütün halka şeklindedir. Bronşlar akciğerlerin içinde
daha ince kollara ayrılarak bronşçukları, uç kollar ise hava keselerini
oluştururlar.
Bronşçukların
yapısında kıkırdak halkalar ve titrek tüyler bulunmaz. Hava keseleri de geniş
yüzeyler oluşturmak için küresel alveollere ayrılmıştır. Alveoller, tek sıralı
hücrelerden oluşmuş olup dış kısmı kılcal damarlar ile sarılmıştır.
Akciğerler
oksijen alıp karbondioksit vermemizi sağlayan organımızdır. Akciğerlerin çalışması, diyafram kasının kasılması ve
kaburgaların açılıp kapanmasına bağlıdır. Soluk alma esnasında akciğer
alveollerine dolan oksijenin yoğunluğu, alveollerine etrafını saran kılcal
damarlardaki kanın oksijen yoğunluğundan fazladır. Oksijen, yoğun olduğu
alveoller tarafından, az yoğun olduğu akciğer kılcal damarları tarafa doğru
difüzyonla (yayılma) geçer. Aynı anda akciğer kılcallarında bulunan
karbondioksit de difüzyon yoluyla alveollere geçer. Daha sonra karbondioksit
nefes vermeyle dışarı atılır. Böylece kan, temizlenmiş olur. Soluk aldığımızda
kana geçen oksijen, kandaki alyuvarlar ile bütün vücut hücrelerine taşınır.
Resim
3.2: Akciğer kesiti
4. SİNDİRİM
SİSTEMİ
4.1.
Sindirim Sisteminin Tanımı
Sindirim
sistemi, Besin maddelerini alan, sindiren ve absorbe (emilim) eden bir kanaldır.
4.2.
Sindirim Sistemi Organları ve Görevleri
Sindirimi
gerçekleştiren organların tümüne sindirim sistemi organları denir.
Resim
4.1: Sindirim sistemi
4.2.1. Ağız
Sindirim
ağızda başlar. Ağızda, sindirime yardımcı olan dişler ile ağız içi ortamına
açılan tükürük bezleri bulunur. Aldığımız besinlerin sindirimi mekanik ve
kimyasal faaliyetler ile gerçekleşir.
Mekanik
sindirim; dişler
yardımı ile besin maddelerinin küçük parçalara ayrılmasıdır.
Kimyasal
sindirim; besin
maddelerinin su ve enzim yardımı ile yapı taşlarına kadar ayrılmasıdır.
4.2.2.
Yutak
Ağızdan sonra
gelen boşluğa yutak adı verilir. Yutak; burun boşluğuna, yemek ve soluk borusu
arasındadır. Başlangıcında, bademcik ve küçük dil bulunur. Ağız yolu ile alınan
besinler çiğnendikten sonra, dil yardımı ile yutağa doğru itilmektedir. Yutakta
yer alan kasların yardımı ile de yemek borusuna doğru kaydırılmaktadır.
4.2.3.
Yemek Borusu
Yemek borusu,
yutak ve mide arasında bulunur. Yutağın devamı şeklinde olan yemek borusu, iki
akciğer arasında, kalp ve soluk borusunun arkasında bir boru şeklinde uzanıp,
midede son bulur. Yemek borusu duvarı içten dışa doğru üç tabakadan oluşur. İç
tabaka, çok katlı yassı örtü epitelinden, orta tabaka, düz ve çizgili
kaslardan, dış tabaka ise bağ dokusundan meydana gelir. iç tabakaya, iç zar
veya mukoza adı da verilir.
Yemek borusu,
ağızdan yutağa geçen yiyeceklerin mideye itilmesini sağlar. Yemek borusunun
orta tabakasındaki kaslar, kasılıp gevşeyerek besinleri mideye doğru iterler.
Yemek borusunun bu hareketine peristaltik hareket denir. Peristaltik hareket,
ağızdan mideye doğru olur. Eğer bu olay tersine olursa kusma meydana gelir.
4.2.4. Mide
Mide, sindirim borusunun genişlemiş parçasıdır ve kese
şeklinde bir organımızdır. Kaburgaların altında, karın boşluğunun sol üst
kısmında bulunan mide üst kısmından yemek borusuna, alt kısmından da ince
bağırsağa bağlıdır. Midenin yemek borusuna açılan üst kısmına mide ağzı, ince
bağırsağa açılan alt kısmına mide kapısı denir. Bu iki delik ile midenin giriş
ve çıkışı kontrol altına alınmıştır. Yenilen yiyeceklerin tekrar geri yemek
borusuna kaçmaması gereklidir. Aynı şekilde midede yeteri kadar yoğrulmamış
yiyeceklerinde bağırsağa geçmemesi lazımdır. Mide, yemek borusu ile aynı
yapıdadır. Midenin iç yüzeyinde mukoza tabakası vardır. Mukoza tabakasında
salgı yapan mide bezleri bulunur. Mide kasları ise enine, boyuna ve çapraz
kaslar şeklindedir. Bunların hepsi düz kastır. En dışta da mideyi çevreleyen
periton adı verilen dış zar bulunur. Mukoza tabakasından tüp şeklinde
milyonlarca salgı bezi bulunur.
Bu bezlerin salgıladığı sıvıya mide öz suyu denir. Mide öz
suyu; hidroklorik asit, mukus, pepsinojen enzimi, lap enzimi, organik ve
inorganik maddeler ihtiva eder. Hidroklorik asit, çok kuvvetli bir asittir.
Mukus salgısı, mideyi hidroklorik asidin zararlı etkisinden korumakla
görevlidir. Mide, besinleri depolama, karıştırma ve sindirme görevi yapar.
Gelen besinler önce midede depolanır. Kaslar vasıtası ile besinler
karıştırılarak bulamaç haline getirilir. Mide salgısıyla kimyasal sindirim
başlar.
4.2.5. İnce
Bağırsak
İnce bağırsak,
mide ile kalın bağırsak arasında uzanan boru şeklinde bir yapıdır. On iki
parmak bağırsağı, boş bağırsak ve kıvrımlı bağırsak olmak üzere üç bölümden
meydana gelmiştir. Mideden sonra on iki parmak bağırsağı, on iki parmak
bağırsağından sonra ise boş bağırsak ve kıvrımlı bağırsak gelir. Otonom sinir
sisteminin kontrolü altında peristaltik hareketlerle besinlerin düzenli olarak
ilerlemesi sağlanır. Sindirim sisteminin yardımcı organı olan karaciğer ve
pankreas on iki parmak bağırsağına bağlanır.
İnce
bağırsağın yapısındaki tabakalar, midedeki gibidir. Mideden farklı olarak en
içteki mukoza tabakasından milyonlarca adet parmaksı girinti ve çıkıntı
bulunur. Bu parmaksı girinti ve çıkıntılara villus (tümür) adı verilir. Bunlar
sayesinde bağırsağın içinde büyük bir emme yüzeyi meydana gelir. Bağırsaklarda,
yiyeceğin bağırsağa temas ettiği saha nekadar fazla olursa, gıda maddeleri o
kadar iyi emilir. Villusların görevi emilmeyi gerçekleştirmektir. İnce
bağırsağın başlıca iki görevi vardır. Birisi bazı besin maddelerinin
sindirimine yardımcı olmaktır. Diğeri ise besinlerin emilmesini sağlamaktır.
Besin maddeleri ince bağırsakta villuslar vasıtasıyla emilerek ihtiyacı olan
yerlere mükemmel bir şekilde ulaştırılmakta, yeterinden fazla veya eksik
alındığında bunlara karşı insandan ya bir istememe yada aşırı istek
doğmaktadır.
4.2.6.
Kalın Bağırsak
Kalın
bağırsak, ince bağırsaktan sonra gelen bölümdür. Kalın bağırsak; mukoza, kas
tabakası ve bağ dokusundan meydana gelmiştir. İnce bağırsaktaki tümür denilen
çıkıntılar kalın bağırsakta bulunmaz. Kalın bağırsak bezleri, posanın
hareketini kolaylaştıran mukus salgısını yapar. İnce ve kalın bağırsağın
birleştiği yerde kör bağırsak vardır. Çekum, kalın bağırsağın ilk bölümüdür.
Apandis ise çekumdan çıkan uzantıdır. Apandise kör bağırsak denir. Apandis de
lenf düğümleri vardır. Bu lenf düğümleri bağırsaklara gelen besinlerdeki
mikropların öldürülmesinde önemli rol oynar. Kalın bağırsak, ince bağırsağı çepeçevre
sarar ve rektum ile son bulur. Rektumun dışa açılan kısmına anüs denir. Kalın
bağırsağa kolon adı da verilir. Kalın bağırsakta, vücudumuz için gerekli olan
bazı bakteriler bulunur. Kalın bağırsaktaki bu bakterilerin bir kısmı ortama
verdikleri enzimlerle karbonhidratların fermantasyonunu, bir kısmı da
proteinlerin kokuşmasını sağlar ve gaz açığa çıkarırlar. K vitamini kalın
bağırsaktaki bazı bakterilerin faaliyetiyle sentezlenir. Emilmeyen su ve
yararlı maddelerin bir kısmı kalın bağırsakta emilir. Kalın bağırsaktaki
emilmeyen artık maddelere dışkı denir. Kalın bağırsağın peristaltik hareketleri
ile rektuma gelen dışkı anüsten dışarı atılır.
4.2.7. Pankreas
Midenin alt
kısmında bulunur. Salgısını on iki parmak bağırsağına boşaltan bir organımızdır.
Enzim salgılaması yönüyle dış salgı bezi, insulin ve glukagon denilen
hormonları salgılaması yönüyle de iç salgı bezi özelliği gösteren karma bir
bezdir ve pankreas öz suyu salgılar. Pankreasın iç salgı yapan özelleşmiş
kısmına langerhans adacıkları denir. Bunlardan insulin ve glukagon hormonları
salgılanıp doğrudan kana verilir. Pankreas, sindirim sisteminde besinlerin
parçalanması için gerekli olan enzimlerin üretildiği organımızdır.
4.2.8.
Karaciğer
Karaciğer, insan vücudunun en büyük organıdır. Karın
boşluğunun üst kısmında, diyaframın altında, mide ve bağırsakların alt
tarafında yer alır. Karaciğer sağ ve sol olmak üzere iki bölmeye (lop)
ayrılmıştır. Lopların ortasındaki boşluktan karaciğer atar damarları ile
bağırsaklardan gelen kapı toplardamarı girer. Kapı toplardamarı karaciğerde
kılcallaşır ve tekrar karaciğer üstü toplardamarı olarak çıkar. Karaciğer atar
damarı, kanı kalpten getirerek karaciğeri besler karaciğer üstü toplardamarı
ise kanı kalbe götürür.
4.2.7. Pankreas
Midenin alt
kısmında bulunur. Salgısını on iki parmak bağırsağına boşaltan bir organımızdır.
Enzim salgılaması yönüyle dış salgı bezi, insulin ve glukagon denilen
hormonları salgılaması yönüyle de iç salgı bezi özelliği gösteren karma bir
bezdir ve pankreas öz suyu salgılar. Pankreasın iç salgı yapan özelleşmiş
kısmına langerhans adacıkları denir. Bunlardan insulin ve glukagon hormonları
salgılanıp doğrudan kana verilir. Pankreas, sindirim sisteminde besinlerin
parçalanması için gerekli olan enzimlerin üretildiği organımızdır.
4.2.8.
Karaciğer
Karaciğer,
insan vücudunun en büyük organıdır. Karın boşluğunun üst kısmında, diyaframın
altında, mide ve bağırsakların alt tarafında yer alır. Karaciğer sağ ve sol
olmak üzere iki bölmeye (lop) ayrılmıştır. Lopların ortasındaki boşluktan
karaciğer atar damarları ile bağırsaklardan gelen kapı toplardamarı girer. Kapı
toplardamarı karaciğerde kılcallaşır ve tekrar karaciğer üstü toplardamarı
olarak çıkar. Karaciğer atar damarı, kanı kalpten getirerek karaciğeri besler
karaciğer üstü toplardamarı ise kanı kalbe götürür.
5. SİNİR
SİSTEMİ
5.1. Sinir
Sisteminin Tanımı
Çevrede oluşan
uyarıların çok kısa sürede alınmasını ve cevap verilmesini sağlayan, iç dengenin
korunmasında önemli görevi olan sisteme sinir sistemi denir.
5.2. Sinir
Sistemi Organları ve Görevleri
İnsanda sinir sistemi merkezi sinir sistemi ve
çevresel sinir sistemi olmak üzere iki bölümde incelenir.
Resim
5.1: Sinir sistemi
5.2.1. Merkezi Sinir Sistemi
Beyin ve
omurilikten oluşur. Beyin, vücudun komuta merkezidir. Omurilik ise omurganın
içinde omurga boyunca uzanır. Vücuttan beyne gelen, beyinden kaslara gönderilen
uyarıları iletmek, refleks merkezi olarak çalışmak, alışkanlık hareketlerini
denetlemek görevidir. Yüzmek, bisiklete binmek, dans etmek beyinde
öğrenildikten sonra alışkanlık haline gelir ve omuriliğe aktarılır.
5.2.2.
Çevresel Sinir Sistemi
Uyartıları
alıp beyin ve omuriliğe götüren ve oluşan tepkiyi doku, bez ve organlara
taşıyan sinirlerdir. Çevresel sinir sistemi, sinir hücreleri, sinir lifleri ve
gangliyonlardan (vücudun çeşitli yerlerinde sinir hücrelerinin bir araya
gelmesiyle teşekkül eden nodül (küçük yumru) şeklinde oluşum) oluşmuştur.
Gangliyonlar beyin ve omuriliğin kenarında bulunur. Beyinden çıkan sinirlere beyin
sinirleri denir ve en önemli beyin siniri vagustur. Vagus iç organların
çalışmasını kontrol eder ve düzenler. İsteğimiz dışında çalışır. Omurilikten
çıkan sinirler, omurilik sinirleridir. Bu sinirler duyu ve motor
sinirlerdir. İnsanda en büyük omurilik sinir çifti, bacaklara giden siyatik
sinirleridir. Çevresel sinir sistemi, yapı ve görev bakımından otonom sinir
sistemi ve somatik sinir sistemi olmak üzere ikiye ayrılır.
Otonom
sinir sistemi, isteğimiz
dışında çalışır. Her iç organa biri sempatik, diğeri para sempatik sinir
sisteminden gelen bir çift sinir bağlanır.
Somatik
sinir sistemi ise
isteğimizle yaptığımız davranışları kontrol eder. (şarkı söylemek resim yapmak,
koşmak v.b gibi)
Genel olarak
bakacak olursak, sinir sistemi de endokrin sistemle birlikte vücudun haberleşme
ve düzenleme sistemi olarak çalışır. İşlevsel ve yapısal olarak oldukça karışık
bir yapıdır ve bütün sistemlerle ilişki içindedir. Sistemlerin fonksiyonlarını
denetler çalışmalarının normal düzeyde, uyum içinde olmasını sağlar. Vücut
içinden ve dışından gelen uyarılara uygun yanıtlar vererek, vücut iç ortamının
dengesini korur. Sinir sisteminde ana öğe sinir hücresi olan nöron dur.
Nöronlar arasında da özel bir sinir destek dokusu bulunur.
Sinir sistemi,
iç salgı bezlerinin yardımıyla uyarılara tepki vermektedir. Bu tepki
mekanizması; uyarılma, uyarı ile meydana getirilen uyartıyı merkeze iletme,
uyaran ve uyarılan arasında ilişki kurma ve uyarıya karşılık verme olmak üzere
dört aşamada gerçekleşir. Bu sistem de, uyarıları alan özel alıcı hücreler (reseptörler),
reseptörlerden meydana gelen sinyalleri merkeze taşıyan getirici (duyu) sinirler,
sinyalleri değerlendirip gerekli davranışları belirleyen merkezi yapılar olan
beyin ve omurilik merkezin emirlerini ilgili organlara taşıyan götürücü (motor)
sinirler, uyarılara karşılık veren iskelet kası ve salgı bezleri gibi
organizmanın uyarıya karşı reaksiyon gösteren (efektör) organları ve bu
çalışmayı temin eden özelleşmiş hücre ve hücre grupları (dokular) bulunur.
Bütün bu işleri yerine getirecek dokunun, temel yapı ve görev birimi sinir (neron)
hücresidir. İnsanın sinir sisteminde milyarlarca nöron bulunur. Bunların
çoğunluğu beyin ve omurilikte, geri kalanı ise vücudun diğer kısımlarındadır.
Nöronlar yapı bakımından fraklıdırlar ve üç grupta incelenirler. 29
Duyu (getirici) nöronlar; dokulardan aldıkları uyartıları sinir
merkezlerine, beyin ve omuriliğe taşır.
Motor (götürücü)
nöronlar; merkezin
uyarılara karşı meydana getirdiği cevapları iskelet kasları ve salgı bezleri
gibi dokulara götürür.
Merkezi
sinir sitemi (ara) nöronlar; duyu organları ile gelen bilgileri değerlendirir. Bir nöronun
dendriti (kısa uzantı) ile diğer neronun aksonunun (uzun uzantı) karşılaştığı
yere sinaps (bağlantı yeri) denir. Her nöronda bir hücre gövdesi ile gövdeden
çıkan uzantılar bulunur. Gövde kısmı diğer hücreler de olduğu gibi; stoplazma,
çekirdek, mitokondiri ve golgi aygıtından meydana gelmiştir. Bir sinir
hücresinde birden fazla dendrit bulunabilir, akson ise bir tanedir. Akson, uzun
ve düz olabileceği gibi, dallı yapıda da olabilir. Aksonların bir araya
gelmesiyle sinir kordonları oluşur.Duyu organına dış çevreden bir uyarı gelince o duyu
organına bağlı olan dendritte bir elektrik akımı oluşur. Bu elektrik akımı,
dendritin ait olduğu sinir hücresi gövdesini ve oradan da aksona nakledilir.
Akson boyunca meydana gelen değişikliğe impuls veya uyartı adı verilir. Sinir
hücresinin esas görevi, bu uyartıyı merkezi sinir sistemine ve ilgili diğer
organlara iletmektir. Uyarılan hücreler aldıkları uyartıyı hücrenin bir ucundan
diğer ucuna veya bir sonraki hücrelere ulaştırırlar. İletimin sağlanmasında
nöron gövdesi, hücredeki metabolik olayların meydana gelmesinde, dendritler,
başka nöron veya reseptörden gelen uyarıları nöron gövdesine iletmekle
görevlidir. Akson; dendritlerle gelen uyarıyı, hücre gövdesinden başka
nöronlara ve efektör (organizmanın uyarıya karşı reaksiyon gösteren vücut bölümü)
organlara iletmekte görev yapar. Sinaps uyarıları ilk değerlendirme ve kontrol
yerleridir. Böylece sinir sistemi çevrede oluşan değişikliklerin çok kısa
sürede alınmasını ve cevap verilmesini sağlar.
6. BOŞALTIM
SİSTEMİ
6.1.
Boşaltım Sisteminin Tanımı
Vücuttaki
metabolizma sonucunda meydana gelen artık maddelerin veya dışarıdan alınan bazı
zararlı maddelerin vücut dışına atılmasını sağlayan organların bütününe
boşaltım sistemi denir.
6.2.
Boşaltım Organları ve Görevleri
Boşaltım
sistemi organları (üriner sistem), iki adet böbrek, iki adet idrar yolu, bir
idrar torbası (mesane) ve idrar kanalından (üretra) oluşur.
6.2.1.
Böbrekler
Böbrekler,
arka karın boşluğunun sağında ve solunda fasulye şeklinde iki adet boşaltım
sistemi organıdır. Vücuttaki görevleri kan basıncını ayarlamak, vücudun su ve
elektrolit dengesini ayarlamak, alınan ilaç ve zehirleri dışarı atmak,
metabolizma sonucu oluşan artık maddeleri atmak, vücudun asit – baz dengesini
ayarlamak olan böbreğin iç kenarlarının ortasında bir yarık vardır, buna ‘
hilus’ denir. Burada böbreğe giren ve çıkan, damar ve sinirler ile idrar
yollarının başlangıç kısmı olan ‘pelvis’ bulunur.
Böbrek
doksunun dışta bulunan tabakasına, kabuk anlamına gelen korteks, içteki
tabakaya ise öz (medulla) adı verilir. Böbreklerde asıl idrarı yapan oluşumlar
‘nefron’ adı verilen yapılardır. Her böbrekte yaklaşık 1milyon adet nefron
bulunur. Nefronlar, böbreğin kabuk (korteks) tabakasında bulunurlar. Nefronlar,
glomerul, bowman kapsülü ve idrar kanalcıkları olmak üzere üç bölümden meydana
gelir.
Bowman
kapsülü; buna
glomerul ya da yumakçık kapsülü denir. 32
İdrar
kanalcıkları; Bowman kapsülü içinde biriken sıvıyı toplayıcı kanalcıklara
götüren sistemdir.
Resim 6.1:
Boşaltım sistemi
6.2.1.1.
İdrarın Yapılışı ve Süzücü Zar
Atar damar ile
glomerul içindeki kılcal damarlar yumağına dağılan kanın sıvı kısmında (plazma)
bulanan su ve küçük moleküllü maddeler süzücü zardan geçerek idrar
kanalcıklarına gelir. Süzücü zar, Yumakçık (glomerul) içindeki kılcal
damarların endotel tabakası, bunun altındaki bazal membran ve yumakçık
kabuğunun iç yaprağının epitel dokusundan meydana gelen üçlü tabakaya süzücü
zar denir.
6.2.2.
İdrar Kanalları (Üreterler)
İdrar
kanalları, böbrek boşluğundan, idrar torbasına kadar uzanan ve idrarı taşıyan
borulardır. Karın boşluğunun arkasından gelerek idrar torbasına eğik olarak
arkadan girerler. Bu eğiklik supap görevi yapar, idrar torbasındaki idrar
tekrar bu borulara geri dönmez.
6.2.3. İdrar Torbası (Mesane)
Mesane,
böbrekte oluşan idrarın toplandığı torba özelliğinde bir organdır. Pelvis
boşluğunun ön tarafında senfiz pubisin hemen arkasında bulunur.
6.2.4.
İdrar Yolu (Üretra)
Mesanedeki
idrarın dışarıya boşaltıldığı kanaldır. Erkeklerde ve kadınlarda farklılık
gösterir.
6.3.
Boşaltım Mekanizması
İdrar, böbrek
boşluğuna, küçük borucuklardan atılarak, üreterlerin ritmik hareketleriyle
mesaneye iner ve burada toplanır. Mesaneden çıkan idrar üretra aracılığı ile
vücut dışına atılır.
7. ÜRO
GENİTAL SİSTEM
7.1. Üro
Genital Sistemin Tanımı
Organizmada,
üreme çoğalma için faaliyet gösteren organların bütününe üreme sistemi denir.
7.2. Üro
Genital Sistem Organları ve Görevleri
İnsanlarda
üreme organları her iki cinste de iç ve dış olarak iki grupta incelenir. Üreme
hücrelerini yapan, gelişimini sağlayan ve ileten organlara iç üreme organları,
cinsel birleşmeyi (çiftleşme) sağlayan organlara da dış üreme organları denir.
Erkek üreme
hücresine tohum (spermatozoon), kadın (dişi) üreme hücresine de yumurta (ovum)
denir. Her iki cinste de üreme hücreleri (gonad) denilen üreme bezlerinde
üretilir. Gonad’lar aynı zamanda hormon da salgılarlar. Erkek üreme bezlerine
‘testis’ , kadın üreme bezlerine ‘ovarium’ denir. Bütün bu benzerliklere
rağmen, erkek ve kadın üreme sisteminde yapı ve faaliyet bakımından
farklılıklar vardır. İnsanların kadın ve erkek olarak ayrılmasının nedeni
budur.
7.2.1.
Kadın Üreme Sistemi
7.2.1.1.
Kadın İç Üreme Organları
Yumurtalıklar (ovarium): Yumurtalıklar (ovarium) leğen
(pelvis) boşluğunda iki yan duvarda asılı olarak duran badem şeklinde
organlardır.
Resim 7.1: Kadın üreme organları kesiti
Tüpler
(tuba uterina ): Yumurtalıkların
üst kısımları ile döl yatağı (uterus) arasında boru şeklinde uzanan iki
organdır.
Döl Yatağı
(uterus): İçi boş
armut şeklinde olan döl yatağına rahim de denilmektedir. Leğen boşluğunun
tabanında, vücut orta hattının hizasında bulunan bir organdır.
Döl Yolu
(vagina) : Kadın
çiftleşme organıdır.
7.2.1.2.
Kadın Dış Üreme Organları
Kadın dış
üreme organı vulva ve onun bölümleridir. Bunlar, iki uyluk arasında bulunan,
üreme ve cinsel yaşama yardımcı olan dıştan görünebilen organlardır.
7.2.2.
Erkeklerde Üreme Sistemi
7.2.2.1.
Erkek İç Üreme Organları
Testisler
(er bezleri): Erkek
üreme hücresi (sipermatozoon) üreten iki organdır. İki uyluk arasında, deriden
yapılmış bir torba içinde (scrotum) duran oval biçimde organlardır.
Eklenti
Bezler: Erkek üreme
hücreleri (spermatozoon) , dışarı atılıncaya kadar izledikleri yol boyunca 3
eklentibezinin salgısıyla karşılaşırlar.
Resim 7.2:
Erkek üreme organları kesiti
7.2.2.2.
Erkek Dış Üreme Organları
Erkek dış organları penis ve onun içinden geçen
kanlardan ibarettir.
8. ENDOKRİN
SİSTEMİNİN TANIMI
Vücudun bir
diğer düzenleyici sistemi de iç salgı bezleridir. İç salgı bezlerini içine alan
sisteme endokrin sistem de denir.
8.1. İç
Salgı Bezleri Ve Hormonları
İç salgı
bezlerinden kana salgılanan ve kan yoluyla başka bir sistemde etki gösteren
kimyasal maddelere hormon adı verilir. Hormon üreten organlarda iç salgı
bezleri olarak adlandırılır.
8.1.1. İç
Salgı Bezleri Sistemi
Bağışıklık
sistemi ve sinir sistemi ile iş birliği halinde çalışır. İç salgı bezlerinden
birinin harabiyeti halinde bağışıklık sistemi ve sinir sistemi önemli ölçüde
zarar görür. İnsan vücudundaki psikolojik değişiklikler de iç salgı bezlerinin
fonksiyonlarını etkiler.
İnsanda tüm iç
salgı bezlerinin çalışmalarını düzenleyen organ hipotalamus tur. Hipotalamus,
merkezi sinir sisteminin beyin tabanına yerleşmiş bir parçasıdır. Beynin diğer
bölgeleri ve bütün iç organlarla sinirsel bağlar kurmuştur. Hipotalamusun ilk
etkilediği yer hipofizdir. Hipotalamus, hipofizi, hipofiz diğer bezleri, diğer
bezlerde tüm vücudu salgılarıyla etkiler ve kontrol eder. Ayrıca diğer iç salgı
bezleri de salgıladıkları hormonlarla hipofiz ve hipotalamusu etkilemektedir.
8.1.2. İç
Salgı Bezleri ve Görevleri
Hipofiz Bezi,
Beynin tabanında hipotalamusun altında yer alır. Fasulye büyüklüğünde, ön ve
arka loptan oluşmuş iç salgı bezidir ve çok sayıda hormon salgılar. Bütün
hormonlarla ilgili faaliyetleri idare etmekle görevli önemli bir merkezdir.
Bunun yanı sıra hipofiz bezi, insanın büyüme devrelerini kontrol etmek, sinir
sistemi ile endokrin sistemi arasındaki irtibatı sağlamakla görevlidir.
Hipofiz Bezinin Salgıları
Büyüme
Hormonu (somatotropin hormon ve STH): Kemiklerin ve kasların dengeli büyümesinden sorumludur.
Eksikliğinde cücelik fazlalığında aşırı büyüme görülür. Yetişkinlikte hormonda
fazlalık görülmüşse el, ayak ve burun kemiklerinde anormal büyüme meydana
gelir.
Adrenokortikotropik
Hormon (ACTH): Böbrek
üstü bezinin kabuk bölgesini etkileyerek, buradan steroid hormonların
salgılanmasını sağlar.
Trotropin
Hormon (Troit Stimüle hormon veya TSH): Troit bezini uyararak (stimüle ederek) troit hormonlarının
salgılanmasını ve sentezlenmesini sağlar.
Anti
Diüretik Hormon (ADH): Böbreklerden
suyun geri emilmesini sağlar. Antidiüretik hormon yeterince salgılanmazsa
böbreklerden suyun geri emilimi aksar, bundan dolayı çok fazla idrar atılır
hasta bol miktarda su içer. Su içilmediği taktirde aşırı su kaybı söz
konusudur.
Oktitosin: Doğum esnasında rahim kaslarının
kasılamasın da, süt salgılanmasını uyarmada ve bağırsağın peristaltik
hareketleri düzenlemede görevlidir.
Lüteinleştirici
Hormon (LH): Kadınlarda
östürejen ve progesteron salgılanmasını, erkeklerde ise testosteron hormonunun
salgılanmasını sağlar.
Folikül
Uyarıcı Hormon(FSH): Kadınlarda
yumurtanın olgulaşmasında, erkeklerde spermin yapımında etkilidir.
Lüteotrapik
Hormon (LTH) veya Prolaktin: Süt salgılanmasında annelik davranışlarını düzenler.
Epifiz
Bezi: Beynin arka
ucunda olup çok küçüktür. Epifiz bezini görevi, melatonin hormonunu
salgılamaktır. Melatonin hormonu, deriye koyu rengini veren maddedir. Ayrıca
ergenlik öncesi yumurtalıkların çalışmasını durdurucu etki yapar.
Tiroit
Bezi: Boynun ön
kısmında, gırtlağın altında ve soluk borusunun iki yanında yer alan iki loptan
meydana gelen büyük bir bezdir. Tiroit bezinin dış kısmı kapsülle sarılıdır.
Baloncuklar şeklindeki birimlerden meydana gelir. Tiroit bezine bol miktarda
kan damarı ve sinir bulunur.
Tiroit bezinin görevi, tiroit bezi, tiroksin ve kalsitonin
hormonlarını salgılamaktır. Tiroit bezi, büyüme ve gelişmede çok etkilidir.
Ayrıca başta vücudun enerji temini olmak üzere; dolaşım, sinir sistemi gibi
birçok sisteme etki yapmaktadır. Tiroit bezi salgısı olan tiroksin
yetişkinlerde daha fazla salgılanırsa hipertiroidizm (tiroit fazlalığı) ortaya
çıkar. Bu durumda, zayıflama, büyük sistemlerin aşırı hızlı çalışması idrar ve
dışkının artması diz ve ayaklarda titreme sinirlilik hali aşarı hareketlilik,
aşırı terleme, uykusuzluk gibi rahatsızlıklar görülür. Tiroit bezimin az
çalışmasına hipotroidizim (tiroit azlığı) görülür. Bu durumda da yukarıdaki
belirtilerin tam tersi aşırı kilo alma, hareketlerde yavaşlama, uyku hali,
yüzde ödem, yorgunluk uyuşukluk, diz kapağı ve dirseklerdeki deride kuruluk ve
sertlik vb. durumlar ortaya çıkar. Doğumdan hemen sonra bebekte tiroksin
hormonu az salgılanırsa cücelik ve geri zekâlılık ortaya çıkar.
Tiroit bezinin
faaliyeti dış çevreden gelen değişiklikler ile de etkilidir. İyot yetersizliği
durumlarında tiroit bezi, normal salgısını yapabilmek için büyür. Tiroit
bezinin büyümesi ile karakteristik olan hastalığa guatr denir.
Paratiroit
Bezi: Tiroit bezinin
arkasında bezelye büyüklüğünde dört tane paratiroit bezi vardır. Bu bezlerde
damar bakımından zengindir ve yağ görünümündedir. Paratiroit bezinin görevi,
parat hormon salgılayarak kandaki kalsiyum iyonu miktarını artırmaktır. En
önemli etkisi kemikler üzerinedir. Parat hormonunun eksikliğinde vücutta
kalsiyum azalarak kas spazmları ( kasılma)oluşur. Fazlalığında ise böbrek
taşları meydana gelir.
Timus Bezi:
Göğüs boşluğunda ve
akciğerlerin arasındadır. Çocuklarda büyüktür. Ergenlik çağından itibaren
giderek küçülür. Timus bezi bağışıklık sisteminde etkilidir.
Böbrek Üstü
Bezleri: Adrenal bez,
böbreklerin üst kısmında yapışmış olarak bulunur. Zengin kan damarlarına
sahiptir. Böbrek üstü bezinin dış kısmına kabuk ( korteks) , iç kısmına da öz
(medulla) denir.
Böbrek üstü
bezleri görevleri bakımından ikiye ayrılmıştır. Böbrek üstü bezinin kabuk
(korteks) kısmında siteroid hormonları (kortikosteroitler) salgılanır bu
hormonlar Hipofiz bezinin ön lobundan salgılanan uyarıcı bir hormonun kontrolü
altındadır. İki çeşit kortikosteroid hormon bulunur bunlardan biri,
glikokortikoitler şeker ve protein metabolizmasını düzenler. Protein ve
yağların glikoza dönüşmesini sağlar hastalıklara direncin artmasını ve
iltihaplı olayların iyileşmesini etkilidir. Diğeri ise minaralkortikoitler,
vücut sıvılarının su iyon dengesini düzenler.
Böbrek üstü
bezinin öz bölgesinde adrenalin ve nöradrenalin hormonları salgılanır.
Vücuttaki şeker metabolizmasını düzenler ve kan basıncını ayarlar. Adrenalin ve
nöradrenalin fazla protein ve yağın glikoza dönüşmesini temin eder. Çizgili
kaslarda enerji üretimini sağlar. Ayrıca akciğerlerin genişleyerek daha fazla
oksijen almasına etki eder. Adrenalin ve nöradrenalin az salgılanırsa kan
basıncı düşer, fazla salgılanırsa kan basıncı yükselir.
Pankreas Bezi: Mide ile on iki parmak bağırsağı arasında karın boşluğunda
bulunur. Pankreas bezinde, iç sağlı yapan Langerhans adacıkları bulunur.
Pankreas bezi salgısı olan insülin ve glukagon hormonları kandaki şeker
seviyesini ayarlar. Kandaki şeker seviyesi yükseldiğinde insülin hormonu
devreye girerek seviyeyi normale getirir. Şeker seviyesi normalin altına
düşmesi durumunda glukagon devreye girer. Bu hormonların eksikliği ya da
fazlalığında şeker hastalığı görülür.
Eşeysel
Bezler: Erkeklerde
bulunan testis (er bezi), vücudun dışında olup testis torbasında bulunur.
Kadınlarda bulunan ovaryum (yumurtalık) ise karın boşluğunun iki tarafında yer
alır. Erkeklerde testislerden, testesteron hormonu salgılanır. Bu hormon erkeğe
has karakterlerin meydana gelmesinde etkilidir. Sakal, bıyık, ses kalınlaşması
v.b. Kadınlarda ise yumurtalıklardan östrojen ve pregesteron salgılanır. Ses
inceliği, yumurtanın olgunlaşması vb. östrojenin görevi, uterustan yumurtanın
tutunması ve gelişmesi de pregesteron hormonunun görevidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.