1.
MEZOTERAPİ
1.1.
Tanımı
Mezoterapi ağrı veya hastalıkları vücutta bulundukları yere lokal olarak uygulanan
mikro enjeksiyonlar yoluyla kontrol altına alan ya da tedavi
eden bir tıbbi uygulamadır.
Latince "meso=orta" ve
"terapi=tedavi" kelimelerinden meydana gelmiş olup "orta deri
tedavisi" anlamındadır.
1952’de Dr. Michel Pistor’ın tesadüfen geliştirdiği mezoterapi,
1987’de Fransız Tıp
Akademisi tarafından tıbbi bir tedavi yöntemi olarak kabul edildiğinden bu yana, tüm
dünyada yaygın olarak uygulanmaya başlanmıştır.
Mezoterapide, klasik farmakolojik ya da
homeopatik ilaçlar, vitaminler, mineraller,
aminoasitler ve enzimler bir kokteyl hâlinde
ufak miktarlar ile deri altına (dermis) enjekte
edilmektedir.
Homeopati “benzer ile tedavi” prensibini temel
alan, hastalık belirtilerine
benzer etki
gösteren ilaçlarla uygulanan bir alternatif
tedavi yöntemine verilen isimdir.
Şekil
1.1: Mezoterapide deri altına
enjeksiyon yapılması
Kullanılan çok ince iğneler sayesinde, ağrı, minimal düzeydedir, gelip geçici, anlık,
hafif bir yanma gibidir. Verilen ilaç karışımı içinde, tedavide
nöralterapik etkinliği olan lokal
anesteziler olması enjeksiyon sonrası bir-iki saniye tam bir ağrısızlık da sağlar. Seans
bitiminde hasta rahatça günlük aktivitelerine
dönebilir.
İğneli mezoterapi oldukça etkili bir tedavi yöntemi olmasına rağmen hastaların
birçoğunda iğne korkusu yaşanmaktadır. İşlemin özellikle saçlı deri ve yüzde ağrılı olması
gibi dezavantajları tedavilerin yarım kalmasına neden olabilmektedir. Bu yan etkilerin
hissedilmemesi için geliştirilen TMT
(transkütanöz mezodermik tedavi) sistemi iğne
kullanmadan özel bir cihaz yardımı ile aynı tedavilerde uygulanır.
İğnesiz mezoterapi sistemi “elektroporasyon” (elektrik atımları yardımıyla, hücre
zarının geçirgenliğini değiştirme) ve “elektroforez” (bir sıvı içinde asılı duran yüklü katı
taneciklerin uygulanan bir elektrik alanın etkisiyle hareket
etmeleri) yoluyla çalışmaktadır.
Düşük voltajlı elektriksel akımla oluşan mikroskobik kanallar ve elektriksel
kutuplaşma yardımı ile tedavide kullanılan ajanlar hedef dokuya iletilmektedir. İyonize
edilmiş ilaçların, elektriksel olarak yüklenerek elektroporasyon teknolojisi ile
dokulara
yedirilmesiyle gerçekleşir.
İğnesiz mezoterapi ile iğne, ağrı, kanama, enfeksiyon gibi yan etkiler olmaksızın
selülit, anti-aging, doğum ve kilo alıp vermeler sonucu
oluşan çatlaklar, güneş lekeleri ve cilt
sıkılaştırma tedavisi yapılmaktadır.
1.2.
Etkileri
Ağız yoluyla ya da kas veya damar içine yapılan enjeksiyonlar
yoluyla alınan
ilaçların, alınan miktarlarının tümü ilgili hedef organa kadar ulaşamamaktadır. Çünkü
ilaçların emilimi sırasında bir kısmı emilmeden parçalanarak atılır. Bu yüzden alınan ilacın
etkisi sınırlı kalmaktadır. Ayrıca sistemik yolla alınan ilaçlar kan yoluyla tüm vücuda
yayılabildiği için hastalıkla ilgisi olmayan ancak o ilaçtan etkilenebilen diğer organ ya da
dokularımızı da etkileyecektir ve istenmeyen yan etkiler oluşabilecektir.
Mezoterapi yöntemi ile sadece sorunlu bölgeye
küçük miktarlarda yapılan
mikroenjeksiyonlarla uygulanır. Çok ince ve kısa iğne uçları ( 4 – 6 mmlik 29 -
30g iğneler )
kullanılmaktadır. Hissedilen ağrı iğnelerin boyutlarına paralel olarak değişir. Bununla
birlikte uygulama sahası dezenfekte
edildikten sonra lokal anestezik spreyler aracılığı ile
uyuşturularak tüm hissin kaybolması da sağlanabilir.
Mezoterapi uygulaması tedaviye alınan bölgeye,
problemin büyüklüğüne ve tedaviye
kişisel yanıta göre 2-3 aydan bir yıla kadar değişmektedir.
Mezoterapi uygulama sıklığı haftada bir-iki
keredir.
Mezoterapinin temelde iki tür etki mekanizması vardır:
Vurma (çarpma)
etkisi
Vücuda batırılan herhangi bir iğne de olsa histamin ve makrofaj adını verdiğimiz
savunucu hücreler, vücuda giren yabancı maddeye karşı savunma için buraya
hücum eder.
Bu, bölgedeki damarların önce büzülmesine
ardından genişlemesine neden olur.
Farmakolojik etki
Genişleyen damarlar sayesinde verilen ilaçlar etkilerini daha hızlı gösterir. Yani
lipoliz adını verdiğimiz yağların parçalanması, fazla ödemin (suyun) atılması, yağ
hücrelerini hapseden fibrin (kanın pıhtılaşmasında önemli rol
oynayan protein) dokularının
parçalanması, lenf ve kılcal toplardamarların geçirgenliğinin artması söz konusudur.
Mezoterapinin özellikle dermis tabakasına uygulanmasının nedenleri şunlardır:
Mezoderm (orta deri)
tabakasından köken alır.
Cildin fonksiyonel
tabakasıdır.
Zengin damar ağı vardır.
Kıl folikülü, duyu
sinirleri, bağ
doku hücreleri,
ter bezleri vb. unsurları içerir.
Derin dokuların yansıma alanlarını, duyu sinirlerinin
etkilediği deri alanlarını içerir.
Lezyonlara yakınlığı vardır.
1.2.1.
Mezoterapinin Deriye Etkileri
Kollajen yapımını arttırmaktadır. Kollajen örgüdeki zamanla, kilo değişimleri veya
gerilmeler sonucu oluşan bozulmalar tamir
edilir. Kollajen, kendisinin 30-40 katına kadar su
tutabilmektedir ve böylece cildin sağlıklı görünümü olan
nemli-dolgun-canlı hâli ortaya
çıkmaktadır.
Mezoterapi, elastin yapımını arttırarak cildin
toplanması ve kırışıklıkların azalmasını
sağlayabilir.
Mezoterapide kullanılan karışımın içerisindeki
lipolitik yani yağ dokusunu eritici
ilaçlar ile bölgesel zayıflama sağlanabilir.
Selülitteki ana problem olan mikro dolaşım ve lenfatik dolaşımdaki bozulmaları
mezoterapi düzeltebilir.
Nöral terapi etkisi ile bölgesel dolaşım bozukluklarını uzun vadeli olarak
düzeltebilir.
Nöral terapi, lokal anesteziyle uygulanan
sinirsel, hormonal, hücresel, psişik bir
düzenleme sistemi ile etkisi olan bir tedavi
yöntemidir.
1.2.2.
Mezoterapide Kullanılan İlaçlar
Mezoterapide kullanılan ilaçlar çok çeşitlidir. Bu ilaçlar
T.C. Sağlık Bakanlığının
onayladığı, eczanelerde satılan, çoğu bitkisel ve ilaç niteliğindeki ürünlerdir. Bu ürünlerin
içeriklerine göre mezoterapi iki kısımda incelenmiştir:
Klasik mezoterapi: İlaç niteliğindeki ürünler,
vitamin ve mineral
kombinasyonları, lokal analjezikler vs.nin kullanıldığı mezoterapidir.
Omeo-mezoterapi: Tamamen doğal ve bitkisel
ürünlerden oluşan tedavi
protokollerini kapsayan mezoterapidir.
Mezoterapide önemli olan husus, yapılacak karışımda kullanılan ilaçların;
farmakolojik özelliklerini, birbirleri ile olan
etkileşimlerini ve yan etki
potansiyellerini iyi
bilen bir tıp doktoru tarafından karıştırılıp uygulanmalarıdır.
1.2.3.
Mezoterapi Tabancası
Mezoterapi uygulamalarında kolay kullanım ve kesintisiz
enerji sağlamak amacıyla
mezoterapi tabancaları kullanılır.
Resim
1.1: Mezoterapi tabancası
1.3.
Uygulama Alanları
Mezoterapi, tıptan estetiğe birçok alanda kullanılmasına rağmen, temel olarak bir
tamamlayıcı tıp yöntemidir. Tıbbi ve kozmetik amaçlı uygulamalarda, iğneli mezoterapinin
mutlaka homeopati dalında eğitimli bir doktor
tarafından yapılması gerekir.
Son zamanlarda “iğnesiz mezoterapi” olarak bilinen
yöntem ise doktorların yanı sıra
bu alanda eğitimli ve deneyimli güzellik uzmanlarınca da hekim
gözetiminde
uygulanabilmektedir.
Resim
1.2: Mezoterapinin tıbbi uygulama alanları
1.3.1.
Kozmetik Uygulama Alanları
Saçlı deri mezoterapisi
Saç dökülmesini normal seviyeye indirmek, saçları daha kaliteli, daha
parlak, daha
canlı hâle getirmek ve bir miktar da yeni saç çıkışını aktif hâle getirmek
için uygulanan bir
yöntemdir.
Biotin, bepanthen, çinko, kükürt, selenyum ve
saç dökülmesi için masaj yapılarak
kullanılan bazı ilaçlar, doğrudan doğruya saç derisine enjekte edilir. Böylece saç derisinde
kan dolaşımı hızlanır, saç sağlığında düzelme görülebilir. Seanslar dökülmenin derecesine
göre 3 ay ile 1 yıl arasında devam eder.
Sellülit
mezoterapisi
Hidro-lipodistrofinin tedavisinde tek başına veya kombine
tedavilerde (LPG , elektroterapi,
pressoterapi, karboksiterapi ile birlikte)
olumlu sonuçlar alınmaktadır. Cildin dermis
tabakasına enjekte edilen karışım, dermis altında yer alan tabakaya (hipodermis) rahatlıkla
iner. Verilen karışımın etkileri şunlardır:
Bölgesel kan akımını ve lenf akımını arttırır.
Enjekte edilen ilaç
kokteyli sayesinde, orta derinin üzerine hapsolmuş ve vücut tarafından kullanılamayan yağ hücreleri, serbestleşip dolaşıma katılır ve enerji olarak kullanılır.
Portakal kabuğu görüntüsünden
sorumlu olan fibröz sert bağların kopmasına neden olur.
Lenfatik drenajı arttırır.
Kollajen yapımını uyarır.
Bölgesel inceltme
mezoterapisi
Deri altı yağ dokusu hücrelerinde birikmiş olan fazla yağın lipolizle yakılması ve
ciltteki gevşeklik/sarkmaların rehabilitasyonudur.
Tek başına veya kombine tedavilerde (LPG, elektro-terapi, pressoterapi,
karboksiterapi ile birlikte), özellikle bacak,
kol, yüz, göbek ve çevresi yağların yıkımında
kullanılır. 4-6 mm derinliğe ulaşan enjeksiyonlar ile mezoterapi daha derin uygulanır. Bazı
hastalarda geçici kaşıntı olabilir. Seanslar
yaklaşık 10-15 dakika
sürmektedir. Herhangi bir
yan etki görülmemekle birlikte, nadiren 1-2
günde geçen morluklar gözlemlenebilir.
Resim
1.4: Mezoterapi uygulaması
Yüz mezoterapisi
Bu tedaviye genel olarak mezolifting adı verilir. Cildi
canlandırmak, hücre
metabolizmasını arttırıp yaşlanmayı geciktirmek için yapılır. Mezoterapi ilaçları kısa vadede
(birkaç hafta) parlaklık ve canlılık; uzun vadede
(birkaç ay) dolgu etkisi yaratır. Cildi
beslemek için kullanılan serumlar deriden
masaj yapılarak sürüldüğünde tam olarak
emilmeyebilir. Ama bu ilaçlar mezoterapi ile
deri içine verildiğinde, hedefine ulaşır.
Uygulama sırasında cilt altına genellikle; A, D, E gibi antioksidan vitaminler,
selenyum, ginko biloba, enginar özü (articol),
Asitil-L Carnitin, meyve asitleri (glikolik asit),
dolgularda kullanılan ve bir nem tutucu olan “hyaluronic asit” gibi çeşitli maddeler ve
somon
balığı DNA'sı verilir.
Alın, göz çevresi, yanaklar, dudak kenarı, dudak üzeri, boyun
ve ellere uygulanır.
Boyun bölgesinde gıdı yağları ve sarkmalar üzerinde etkili olabilmektedir. Derin
kırışıklıklarda ilaçlar biraz daha derine verilir.
Yüz mezoterapi uygulamasının etkileri şunlardır:
Cilt gerginliğini artırır.
Kırışıklıkları ve açık gözenekleri azaltır.
Kollajen üretimini
arttırır.
Hücre metabolizmasını hızlandırır.
Yaşlanmayı geciktirir.
Derm tabakasının yoğunluğunu uyarır.
Akneli ciltlerin
mezoterapi ile tedavisi
Mezoterapi, akne tedavisinde temel bir
yöntemdir. Deri altına “retinoik asit” (A
vitamini), C vitamini, antibiyotikler,
salisilatlar (aspirinin ana maddesi) ve çinko enjekte
edilerek uygulanır.
Antibiyotik,
salisilatlar ve A vitamini doğrudan doğruya sivilceleri tedavi eder.
Çinko yağ dengesini düzeltir .
C vitamini ise hücre
yenilenmesini hızlandırarak iz kalmasını önler.
Cilt çatlakları (stria) mezoterapisi
Gebelikte, kilo alıp-vermelerde, ergenlikte, yaşlanmayla oluşan cilt kuruluğunun,
inceliğinin, nemsizliğinin ve çatlaklarının tedavisinde mezoterapi uygulanabilmektedir.
Mezoterapi ile derinin orta tabakasını tümüyle yeniden yapılandırma iddiasında
bulunulamaz ama bu sorun kısmen düzeltilebilir.
Çatlaklar henüz pembe-mor bir renkteyken
veya doğumdan hemen sonra mezoterapi ile azaltılabilir. Bu tedavide
C vitamini, A vitamini
veya X DNA gibi karışımlar kullanılır. Sedefleşmiş çatlaklar tedavi
edilemez.
1.3.2.
Tıbbi Uygulama Alanları
Spor sakatlıkları
Genel tıp
Kronik ağrılı durumlar
Cilt hastalıkları
Zayıflama
Varis
1.4.
Uygulamanın Uygun Olmadığı
Durumlar
Böbrek rahatsızlıklarında,
Kanı sulandırıcı tedavi altındaki hastalarda,
Hemofili gibi kanında pıhtılaşma problemi
olanlarda,
Deri enfeksiyonunda,
Aktif uçuk (herpes)
enfeksiyonu veya uçuk yatkınlıkta,
Psoriazis’te (Sedef
hastalığı),
Gebelikte,
Emzirme döneminde,
Felç durumunda,
İnsülin bağımlı şeker hastalığında,
Kanserde,
Çoklu ilaç tedavisi
gerektiren kalp hastalığında,
Bağışıklık sistemi hastalıklarında,
Alerjik reaksiyonlar
bulunan kişilerde mezoterapi
uygulanmaz.
1.5.
Destekleyici Bakımlar
Yapılan uygulamanın daha kısa sürede daha başarılı sonuçlar vermesi için bazı destek
bakımlara ihtiyaç duyulabilir. Mezoterapi uygulamalarına destek tıbbi uygulamalar;
karboksiterapi ile diyet ve egzersiz
takipleridir.
Destek kozmetik bakımları ise vücut analizi
sonuçlarına göre mezoterapi
uygulamasını yapan hekimle iş birliği içinde belirlenmelidir. Uygulamanın amaçlarına ve
kişinin durumuna göre elektro terapi, vakum-basınç uygulamaları, masaj ve kozmetik
ürünlerle bakım yöntemlerinden biri veya birkaçı destekleyici bakım olarak planlanabilir.
Tüm destekleyici kozmetik bakımlar aşağıdaki sorulara
verilecek cevaplara göre
planlanmalıdır:
Müşterinin isteği/ şikâyeti nedir?
Vücut analizi
sonuçlarına göre müşterinin durumu ve
sorunu nedir?
Müşteriye hangi tıbbi bakım yöntemi veya
yöntemleri uygulanacaktır?
Bu yöntemlerin
etkisini güçlendirici, hızlandırıcı veya (varsa) yan etkilerini azaltıcı destekleyici kozmetik bakımlar nelerdir?
Müşterinin genel sağlık durumu ve cilt yapısı bu kozmetik bakımların yapılmasına uygun mudur?
İstenilen sonuca en kısa yoldan ulaşabilmek için tıbbi, kozmetik ve destekleyici
bakımları, vücut analizini, egzersiz ve beslenme düzenlemesini içeren
kapsamlı bir planın,
konusunun uygulama yetkili uzmanlarıyla yapılması ve uygulanması gerekir. Karar
vericiler
sorunun kapsamına göre değişebilir. Örneğin kilo problemi olmayan bir kişiye bölgesel
inceltme amacıyla bir bakım planı hazırlanırken beslenme uzmanının bulunması
gerekmeyebilir ama kilonun eşlik ettiği bir selülit
sorununu gidermeye yönelik bakım planı,
mutlaka beslenme ve egzersiz uzmanlarıyla birlikte yapılmalıdır.
2.
KARBOKSİTERAPİ
2.1.
Tanımı
Karboksiterapi, saf karbondioksit (CO2) gazının tedavi amacıyla derialtına enjekte
edilerek dolaşımın ve dokudaki bölgesel metabolizmanın hızlandırılması işlemidir.
CO2 gazı, 1930 (Royat
termallerinde, Fransa) yılından itibaren tıbbın hizmetinde
kullanılmaktadır.
Son yıllarda gittikçe artan bir şekilde selülit, cilt çatlakları ve cildin gençleştirilmesi
tedavilerinde yer bulan bir uygulamadır. Karbondioksitin
lipolitik yani yağ eritici etkisi
yanında selülitli bölgede bozulmuş olan kan dolaşımını arttırıcı etkisi vardır. Cilt üzerindeki
toparlayıcı, sıkılaştırıcı, çatlakları giderici, cilt esnekliğini ve nemliliğini arttırıcı etkileri ilk
seanslarda belirmeye başlar.
Karboksiterapi selülit tedavisi yanında bölgesel yağ fazlalıklarını gidermede,
kombinasyon tarzı uygulamalarda yer bulur. Karboksiterapi ile LPG, elektroterapi,
pressoterapi ve mezoterapi kombine edilebilir.
Deri altına ve enjeksiyon yöntemiyle uygulama yapıldığından tıbbi fakat cerrahi
olmayan bir yöntem olarak kabul edilmektedir.
2.2.
Etkileri
Uygulama son derece basit olmakla birlikte,
karbondioksit gazının cilt altı doku içine
30G'lık (0.3 mm) bir enjektörle enjekte edilmesi prensibine dayanır. Enjekte edilen
gaz,
bölgedeki doku tarafından emilir.
Uygulama ile birlikte;
Cilt altı mikro-dolaşımda damar genişlemesi artar.
Kılcal damar kan akışı artar ve hızlanır.
Yeni kılcal damar oluşumu gözlenir.
Yağ eritici (lipolitik)
etki oluşur.
Yüzeye yakın dokularda oksijen
kullanma potansiyeli artar.
Fazla suların atılması ile su toplanmasının düzenlenmesi sağlanır.
pH dengesi sağlanır.
Doku yenilenmesini
uyarılır.
Kas tonüsünün
(sertliğinin) artışı sağlanır.
Bağ dokusunun ana elemanı olan kollajen ve
elastin sentezi artar.
Karbondioksit oksijene göre 20 kat daha hızlı dağılan bir gazdır. Uygulama sonrası
bölgeye çevre dokulardan daha fazla oksijen
gelir ve dolaşım hızlanır. Karbondioksit hızla
bölgeden uzaklaştırılır.
Zehirli olamayan bir gazdır. Kapalı batın ameliyatlarında (safra kesesi,
yumurtalıklar
ve diğer batın içi organlar için yapılan laparoskopik yani kapalı ameliyatlarda) batının
şişirilmesi amacıyla batın içine litrelerce karbondioksit gazı verilir. Verilen gaz dokularda
hiçbir zarar oluşturmaz.
Karboksiterapi sırasında, verilen yarım-bir litre kadar gazın dokulara bir zararı olmaz.
İlk görülen etki, bölgesel kızarıklık-sıcaklık oluşmasıdır. Görülen kızarıklık, dolaşımın
artmasının sonucudur. Bölgesel cilt altı uygulama ile uygulanan yerde dolaşımın,
oksijenleşmenin ve metabolizmanın artışı, selülit görünümünde azalma sağlanır.
2.3.
Uygulama Alanları
Karboksiterapi uygulaması tıbbi bir uygulamadır. Uygulamanın amacı ise hastalık
tedavisine yönelik veya kozmetik olabilmektedir.
2.3.1.
Hastalık Tedavisine Yönelik Kullanım
Alanları
Deri grefti öncesi
ve sonrası tedavisinde
Deri grefti: Üzerinde açılan tam kat yaralar
veya derin yanıklar sonrasında deriyi
yenileyen katman olan dermis kaybolduğu için yara yerini
kapatabilmek amacıyla aynı
kişinin sağlam olan başka bir deri bölgesinden (genellikle kulak arkası, kasık ile bacak arası,
baldır bölgesi veya gövdeden) özel bir soyucu alet ile o bölgenin
dermisinin bir miktarı
kalacak şekilde alınan, epidermis ve dermis içeren deri katmanıdır.
Damar bilimi
“angiology” de
Organik ve
fonksiyonel atardamar hastalıkları
Yaşlılığa bağlı damar sertleşmeleri
Şeker hastalığına bağlı kılcal damar hastalıkları
Romatolojide (
Romatizmal hastalıkları inceleyen tıp dalı )
Otoimmün artrit
Yoğun artrit
Androlojide
Dermatolojide
o Psoriasis (sedef)
o Mikrodolaşım bozukluğuna bağlı ülserler
o Diabete bağlı ülserler
o Varise bağlı ülserler
Spor hekimliğinde
Spor aktivitesini ve
performansını artırmak amacıyla kullanılmaktadır.
2.3.2.
Kozmetik Amaçlı Kullanım
Alanları
Kırışıklık, deri sarkmaları ve elastikiyet kayıplarında
Boyun, dekolte ve yüz
ovalinin sıkılaştırılması, kırışıklık giderilmesi ve inceltilmesinde,
El ve yüz cildinin sıkılaştırılmasında ve kırışıklıkların giderilmesinde,
Gevşek ve sarkık göğüs cildinin
toparlanmasında kullanılır.
Hamilelik, ergenlik,
hızlı uzama ve kilo alma sonrası oluşan erken dönem deri çatlaklarında (stria)
Vücut şekillendirmede
o Vücut yağının azaltılmasında,
o Bölgesel incelmede,
o Liposuction öncesinde ( tıbbi yolla yağın çekilmesi),
o Liposuction sonrası kontur düzeltmede,
o Selülit ve bölgesel yağlanmaların tedavisinde tek başına veya kombine olarak kullanılmaktadır.
Resim
2.1: Kalça ve karın bölgesinde karboksiterapi
uygulaması
2.4.
Uygulamanın Uygun Olmadığı
Durumlar
Kalp krizi geçirmiş veya ileri düzey
kalp hastası
olanlarda,
Kan pıhtılaşması bozukluğu olanlarda,
Böbrek yetmezliği olanlarda,
Kangren olanlarda,
Hamile ve emziren
kadınlarda,
İnsüline bağımlı ileri düzey
diyabetli (şeker hastası) olanlarda,
İnme/felç (stroke ve
iskemik atak) hikâyesi olanlarda,
Yeni kanser hikâyesi
olanlarda,
Kanama hastalığı (hemofili)
olanlarda,
Yüksek tansiyonu
olanlarda karboksiterapi uygulanamaz.
Karboksiterapi
uygulamalarında görülen yan etkiler ise şöyle sıralanabilir
İğneye bağlı etkiler
o Korku,
o Hafif ağrı,
o Sterilizasyona dikkat edilmezse enfeksiyon görülebilir.
Tekniğe bağlı etkiler
CO2 gazına bağlı krepitasyon (deri
altında çıtırdama sesi),
Hafif şişkinlik,
Hafif morluk ve
hassasiyet oluşabilir.
Tüm belirtiler tedaviden 1-2 saat sonra
kaybolur. Hasta, uygulamadan hemen sonra
günlük aktivitesine dönebilmektedir.
2.5.
Karboksiterapi Uygulama Tekniği
Karboksiterapide kullanılan CO2 gazı, medikal yani tıbbi bir gazdır. Özel bir cihaz ve
özel filtreler aracılığı ile problemli
bölgelere uygulanır.
Kullanılan çok ince iğneler steril ve sadece o kişiye aittir ve sadece bir seansta
kullanılır. Uygulama sırasında hafif bir sıcaklık/yanma hissi dışında ağrı yok gibidir.
2.6.
Karboksiterapinin Selülitli Doku Üzerine Etkileri
Karboksiterapi ile verilen karbondioksit gazı, yağ dokusu ve cilt altı tabakasında
mikro dolaşımı ve metabolik olayları arttırır. Kılcal damarlarda kan akış miktarı ve akış
hızını artar. Böylece problemli bölgedeki metabolik artıkların uzaklaşması hızlanır.
Karboksiterapinin yağ dokusu eritici
etkisi vardır. Dokulara oksijen
akışını arttırır. Kollajen
ve elastin yapımını da bir miktar uyarır. Dokudaki kötü görünüme neden olan fibrotik
bantları açabilir.
2.7.
Destekleyici Bakımlar
Bölgesel yağ fazlalıkları ve selülit tedavisinde karboksiterapi yöntemi LPG yöntemi
veya lenf drenaj yöntemiyle kombine edilerek çok
daha iyi sonuçlar elde edilebilmektedir.
Çatlak ve yara izlerinin tedavisinde ise
mezoterapi ile yapılan kombinasyon çok daha
iyi sonuçlar vermektedir.
3.
LİPOLİZ
3.1.
Tanımı
1995 yılında Brezilya’da uygulanmaya başlayan lipoliz, yağ hücrelerinde depolanan
yağların kimyasal olarak parçalanması, eritilmesi ve enerji olarak vücuda verilmesi olayıdır.
Resim
3.1: Lipoliz uygulaması
İstenmeyen bölgesel yağlanmanın tedavisinde kullanılan lipoliz uygulamasının amacı
yağ hücresindeki geçirgenliği artırmaktır.
Yöntem olarak mezoterapiye benzemekle birlikte,
mezoterapide daha fazla ilaç ya da
doğal madde karışımı kullanılmaktadır. Lipoliz işleminde ise daha az sayıdaki maddenin saf
ve çok miktarda uygulanması söz konusudur. Ayrıca mezoterapide
hücre içindeki yağın
eritilmesi hedeflenirken lipolizde bazen
hücrenin zarının parçalanması dolayısıyla yağ
hücrelerinin de eridiği görülmektedir.
Uygulamada ilaç
kullanılması,
Tedavi amacı taşıması,
Deri altına ve enjeksiyon
yöntemiyle uygulanması nedeniyle tıbbi bir uygulamadır.
Günümüzde lipolizde yağ yakıcı madde olarak soya
bitkisinden elde edilen “fosfatidil
kolin” maddesi kullanılmaktadır. Bazı doku canlandırıcı ve kan akışını artırıcı ajanlar da
eklenerek elde edilen karışım, özel iğneler yardımıyla belli aralıklarla deri altına enjekte
edilerek uygulanmaktadır.
(Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de
T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Konu: Lipoliz
(Soya) Uygulamaları, 20.12.2005 tarih ve
B100TSH 01500004 / 17342 sayılı yazısında da belirtildiği gibi estetik
amaçla lipostabil ve
benzeri fosfatidilkolin içeren soya yağı kökenli ilaçların kullanımı yasaklanmıştır.)
3.2.
Etkileri
Sellülit ve lokal yağlanma durumlarında problem ödem,
kan dolaşımında zorluk gibi
sebeplerle yağ dokusunun depolama ve harcama görevinin bozulmasıdır. Bu bozulma
sonucunda hücre zarı geçirgenliği azalır ve depolardaki yağları ihtiyaç hâlinde
vücudun
kullanmasına izin vermez.
Lipoliz temel olarak yağ hücrelerindeki
zarların geçirgenliklerini
değiştirerek yağ
hücrelerinin tamamen deforme edilip ortadan kaldırılması ya da hücre zarının geçirgenliğini
artırarak yağ içeriğinin dışarıya çıkarılması ile ilgili bir mekanizmadır. Yöntem kilo vermeyi
değil; bazı bölgelerde yerleşmiş ve fazla oldukları vücut analiziyle tespit edilen yağ
depolarının eritilmesini amaçlar.
Lesitin ve ana maddesi olan fosfatidilkolin,
vücudumuzda yağları parçalamaktan
sorumlu olan, safra kesesi tarafından yapılan safranın içinde bulunmaktadır. Tıpta ayrıca
kolesterol tedavisinde kullanılan bu maddelerin,
enjeksiyonla deri altındaki yağ tabakasına
fazla miktarda ve saf olarak verilmesi
sonucunda, buradaki yağ hücrelerinin, yağ yapısında
olan hücre zarlarının geçirgenliği artmakta, bazen de hücre zarı erimektedir. Aynı zamanda
hücre içerisinde depo hâlde bulunan yağ da eriyerek dolaşıma katılmaktadır.
Yöntemin tartışmaya açık olan noktası ise dolaşıma katılan ve vücudun
metabolizmasını olumsuz etkileyebilecek miktarda olan bu yağların vücuttan nasıl
atılacağıdır. Bazı araştırmacılar bu yağların karaciğerde parçalanarak ter, idrar, gaita veya
lenf dolaşımı yoluyla kısa sürede (2 hafta) vücuttan atıldığını iddia etmektedir. Fakat bu
konuda kesin sonuçlara ulaşabilmek için daha
fazla bilimsel araştırma yapılması gerektiği
açıktır.
3.3.
Uygulama Alanları
Bu uygulama daha çok karın, yüz, baldırın iç tarafı, sırt ve kalçalar gibi
yumuşak
vücut yağının bulunduğu bölgelerde uygulanmaktadır. Sellülitin meydana getirdiği portakal
kabuğu görünümünün yok edilmesinde de kullanılmaktadır.
Yüz bölgesinde
Göz torbaları
Yanaklar
Boyun ve çene altı
Vücut bölgesi yağ azaltma ve selülit
tedavilerinde
Basen ve üst uyluk
yağ birikimlerinde
Uyluk iç kısımları
Alt uyluk yağ birikimleri
Erkek ve kadınlarda bel kısmı
Karın, göbek, alt ve üst
bel kısımları
Kol ön ve arka kısımları
Sırt kısımları
Diz iç kısımları
Lipoma’da: (Lipoma: Yağ dokusunun tümoral
kitlesine denir.)
Vücudun her
yerindeki yağ
bezelerinin
tedavisinde lipoliz yönteminden yararlanılmaktadır.
3.4.
Uygulamanın Uygun Olmadığı
Durumlar
18 yaşından küçük hastalar,
Gebe veya emziren
kadınlar,
Şeker hastaları,
Karaciğer veya böbrek
bozukluğu olan hastalar,
İleri düzey kalp
hastaları,
Yeni kanser hikâyesi
olan hastalar,
Kanama bozukluğu (hemofili) olan
hastalar,
İnme veya felç
geçirmiş hastalar,
Hastalık enfeksiyonu kapmış kişiler için lipoliz
uygulaması yapılmamalıdır.
3.5.
Destekleyici Bakımlar
Tedavinin etkinliğini daha da artırmak ve hızlandırmak istenirse karboksiterapi,
mezoterapi, manyetik alan tedavileri gibi diğer tıbbi uygulamalarla
kombinasyonlar
yapılabilmektedir. Uygulamanın amacına göre uzmanları tarafından hazırlanan diyet ve
egzersiz programı ile de desteklenebilir.
Destekleyici kozmetik işlemler ise
pressoterapi, masaj ve vücut analizidir.
4.
LAZER İLE VÜCUT BAKIMI
4.1.
Tanımı
"Light amplification by stimulated emission
of radiation" ın baş harflerinden oluşan
İngilizce “laser” kelimesinin Türkçe kullanımı "lazer"dir.
“Yoğunlaştırılmış ışık enerjisi
yayılımı” anlamına gelmektedir. 1960 yılında ABD’de Theodore H. Maiman tarafından
keşfedilmiştir.
Tek renkli, oldukça düz, yoğun, aynı fazlı paralel dalgalar
hâlinde hareket eden çok
yüksek enerjili ışık demetine “lazer” denir. Doğada var olmayan, üretilen en gelişmiş ve en
son keşfedilen ışık kaynaklarından biridir. Işığın uygun ortamda ilave enerji ile
güçlendirilmesi ile lazer ışını oluşur.
Lazer ışığı normal ışıktan farklı bir yapıdadır. Bu farklılıkları inceleyecek olursak:
Normal ışık her tarafa yayılırken; lazer tek doğrultuda yayılır.
Normal ışık tüm renklerin karışımından oluşurken lazer ışığı hangi dalga boyunda oluşturulmuşsa o dalga boyuna ait renktedir veya renksizdir.
Normal ışığın dalgaları ışık kaynağından uzaklaştıkça düzensizleşirken lazer ışığının dalgaları çok uzaklara bile kaynaktan çıktığı gibi bir düzen içinde gider.
Normal ışık insan cildinde
yüzeysel seviyede kalırken lazer ışığı insan cildini geçerek daha derinlere ulaşabilmektedir.
Resim
4.1: Lazer ışığı ile normal ışık
arasındaki yayılma,
renk tayfı ve düzenlilik farkı
Tüm bu özellikleriyle lazer, güçlü, kontrol
edilebilen ve deyim yerindeyse disiplinli
bir ışıktır.
4.2.
Etkileri
Lazer ışını doku üzerine düştüğünde dokunun özelliklerine bağlı olarak üç farklı olay gerçekleşmektedir.
Yansıma: Deriye verilen lazer
ışınını bir kısmı, deri üzerinden
yansır fakat
buraya enerji bırakmaz. Enerjinin bırakılmaması, bölgenin bu ışından zarar
görmemesi olarak açıklanabilir.
Geçirgenlik: Lazer ışını, dokudan geçtiğinde, bir kısmı dokuya dağılır fakat
enerji bırakmaz.
Absorbsiyon: Lazer ışını tüm enerjisini, deri
katmanlarındaki hedeflenen
absorbsiyon (emme) bölgesine yani sorunlu
bölgeye bırakarak burada ısınmaya
neden olur. Bunun sonucunda hedef ya imha edilmiş ya da değişime uğramış
olur.
Isı seviyesinin derideki etkisi, hangi seviyede lazer enerjisine
ihtiyaç olduğunu
gösterir. Örneğin amaç cilt gerginleştirmek ise kolajen üreten hücreleri çok fazla ısıtmadan
değişime uğratabilecek bir lazer enerjisine ihtiyaç duyulacaktır. Epilasyon içinse
çok daha
yüksek bir enerji ile kıl papillasındaki üretici
hücreleri yok etmek gerekecektir.
4.3.
Çeşitleri
Deri hastalıklarında ve bozukluklarında kullanılan lazerler temel olarak 2 tiptir:
Soyucu (ablatif)
lazer: C02, Nd:YAG, diode ve fraksiyonel lazerler bu
gruptandır. Bu tip cihazlarla daha derin soyma işlemi yapılmaktadır. C02 ve
Er:YAG lazerlerde uzun (3 hafta) bir nekahet
dönemi gerektirmesi nedeniyle
uygulama yapılan kişi günlük hayatına geç dönebilmektedir. Fraksiyonel
lazerlerde bulunan bir filtre sayesinde, ciltte
soyma işlemi mikro düzeyde
aralıklı olarak yapıldığından, ciltte oluşturulan yanık ve tahrişler gözle
görülmemektedir ve kişi günlük yaşamına çok kısa sürede
dönebilmektedir.
Soyucu olmayan
(non-ablatif) lazer: Pulse dye, Nd:YAG, KTP, ruby ve
alexandrite lazerlerdir. Deriye etkileri daha
yüzeyseldir ve derinin yenilenmesi
için geçen süre daha kısadır (1 hafta).
Resim
4.2: Lazer ışınlarının
deri içerisinde ulaştığı
katmanlar
Günümüzde deri hastalık ve bozukluklarında kullanılan lazer ışınlarının dalga boyları
küçükten-büyüğe doğru şöyle sıralanabilir:
CO2 lazer 10,600 nm
KTP lazer 532 nm
Pulse dye lazer
(PDL) 585 nm
Ruby lazer 694 nm
Alexandrite lazer
755 nm
Diode lazer 800-810
nm
Nd Yag lazer 1064 nm
Fraksiyonel lazer
1520-1580 nm
Lazer yöntemi olarak bilinen ve birçok yönüyle
lazer ışınına benzeyen bir diğer sistem
de IPL’dir.
IPL, optik enerji veren bir sistem olmasına karşın lazer ışığı vermez. IPL “Intense
Pulse Light” kelimelerinin ilk harflerinden oluşturulmuş bir terimdir.
“Yoğunlaştırılmış atışlı ışık enerjisi” demektir. Lazer ışığındaki ışınların tümü tek bir
dalga boyunda olduğu için dağılmadan hareket eder. IPL’deki ışınlar ise cihazın özelliğine
göre 500-1200 nm arasındaki tüm dalga
boylarını içerir. Filtre
kullanılarak istenilen
dalga
boyu aralığına ayarlanır ( Örneğin 500-900nm).
IPL sistemlerinde dalga boyunun seçilebilir
olması, değişik tedavi
seçeneklerine
olanak sağlar. Böylelikle aynı cihazla;
Epilasyon,
Kılcal damar tedavisi,
Leke tedavisi,
Akne tedavisi,
Cilt yenileme işlemleri yapılabilmektedir.
4.4.
Uygulama Alanları
Sanayide, endüstride, askeri teknolojide,
nükleer araştırmalarda, haberleşmede ve daha
birçok alanda lazer teknolojisinden yararlanılmaktadır. Tıpta cerrahi, tedavi
ve araştırma
amaçlı uygulamalarda geniş çapta yararlanılan bir teknolojidir.
Lazer ışını, cildin derinliklerine inerek hedef bölge, doku ya da hücrelerde
parçalama,
bozma, değişime uğratma gibi etkiler oluşturabildiği için birden fazla cilt sorununda
kullanılabilmektedir.
4.4.1.
Dermatolojide Uygulama Alanları
Pigmente lezyonlar
Epidermal pigmente
lezyonlar
o Çil, yaşlılık veya karaciğer lekeleri
o Deri yüzeyinde “sütlü kahve” renginde lekeler
o Epidermal hormonal lekeler (gebelik maskesi vb.)
o Epidermal benler
Dermal pigmente
lezyonlar
o Dermal hormonal lekeler
o Benler
o Travma sonucu oluşan renk değişiklikleri
o Gözaltlarında oluşan hiper pigmente halkalar
o İlaca bağlı gelişen hiperpigmentasyonlar
o Güneş ışını nedeniyle oluşan kanser olasılığı yüksek benler
o Nevomelanositik benler
o Dövme tedavisi
Damarsal lezyonlar
Yüzeyel damarsal
lezyonlar ve damarsal urlar
o Şarap lekesi maküller
o Telenjektazi ve venülektaziler
Diğer damarsal
lezyonlar; örümcek telanjiektazi, çilek lekesi vb.
Diğer deri hastalıkları olan hipertrofik skar (aşırı yara iyileşme dokusu), psöriasis
(sedef), uçuk, vitiligo, stria, akne skarları, alopesi areata, yağ bezi bozuklukları, yüzeysel
bazal hücreli kanser, bazı tür kelliklerde de
kullanılır.
4.4.2.
Kozmetik Amaçlı Uygulama Alanları
Lazer tedavisinin en çok tercih edildiği kozmetik amaçlı uygulamalar ve
bunlara en
uygun lazer tipleri şöyle sıralanabilir;
İstenmeyen tüylerin
giderilmesi (epilasyon): Alexandrite, Nd: YAG, diode, ruby
Kıl batması, siğil, nasır, saplı polip, benler, çatlak
ve dövme giderme: Pulse
dye, Nd: YAG, KTP, alexandrite, ruby
Sivilce, akne
izleri: CO2,Fraksiyonel, Pulse dye, Nd: YAG, KTP, alexandrite
Damarsal genişlemeler (yüz ve
bacak; varis, telanjiektazi): Pulse dye, Nd:
YAG, KTP
Leke (melazma, çil,
lentigo) giderme: KTP, alexandrite, fraksiyonel, ruby
Cilt gençleştirme
(rejuvenasyon): CO2, Nd: YAG, KTP, fraksiyonel.
Gözaltı morlukları: Fraksiyonel
Selülit giderme ve
vücut yağı azaltma uygulamalarında: Lazer
lipolizis, esas
olarak lazer ışığı ile doğrudan yağ hücresinin zarının patlatılması prensibine
dayanır. Liposculpture (vücut şekillendirme) uygulamalarında yenilikçi bir
uygulamadır.1064nm dalga boyundaki Nd: YAG lazer sistemi kullanılarak
uygulanır. Saniyenin onbindebiri sürede çok yüksek güçle yağ hücresinin zarını
parçalar. Bu ışınla sadece yağ hücrelerine özeldir; diğer önemli yapılara büyük
damar, sinir ve organlara herhangi bir zararı yoktur. Tek başına veya
liposuctionla kombine edilebilen bir yöntem
olarak vücut şekillendirmede
kullanılır. Lazer lipolizis özellikle birkaç bölgesinde az veya orta
düzeyde yağ
birikimi olan hastalarda idealdir. Karın bölgesi, gıdı bölgesi, basenler,
kalça,
baldır, ayak bileği, diz bölgesi ve vücut konturunu bozan bölgelerdeki
fazlalıklarda kullanılmaktadır.
4.5.
Uygulamanın Uygun Olmadığı
Durumlar
Gebelere,
Güneş hassasiyetinin
görüldüğü romatolojik hastalıkları olanlara,
Bağışıklık sistemi yetersizliği olanlara,
Kanama bozuklukları olanlara,
Kalp pili veya ağır kalp hastalığı olanlara,
İnsüline bağımlı şeker hastalarına,
Epilepsi (sara)
hastalarına,
Uçuk, sedef, ben ve
cilt lezyonlarının bulunduğu bölgelere,
Cilt kanseri
olanlara,
Son altı ay içinde roaccutane
ve neotigason (ağır sedef keratinizasyon bozuklukları ve sivilce vakalarının tedavisi için ağız yolu ile alınan A vitamini)
Uygulamadan 2 hafta
öncesine kadar cilde peeling gibi kozmetik işlem uygulananlara,
Seans öncesinde tüy
sarartıcı preparatlar
kullananlara,
Güneş ışığı veya solaryumla
bronzlaşmış olanlara,
Son üç hafta içinde
botox, dolgu, mezoterapi gibi iğneli işlemler yaptıranlara lazer uygulaması yapılmaz.
4.6.
Destekleyici Bakımlar
Lazerle cilt gençleştirme ve kırışıklık tedavilerinde
cildi soymadan etkili olan lazer
tedavileri sonrasında güneşten koruyucu kullanılmalıdır. Bu tedaviler botox, dolgu, mezolift
ile kombine edilerek daha iyi sonuçlar alınabilmektedir.
Lazer işlemlerinden sonra yan etkilerin en aza indirilebilmesi ve daha başarılı sonuçların alınması için müşteriye aşağıdaki hususlara dikkat etmesi önerilmelidir:
Uygulama sonrası tedavi bölgesi hekim
tarafından önerilen bir
krem ile nemlendirilmeli,
Uygulamadan sonra 24
saat bölgeye kapatıcı (pudra, fondöten) özellikli kozmetikler uygulanmamalı,
Uygulamadan sonra 48
saat bölgeye elle temastan, özellikle kaşıma gibi tahriş edici davranışlardan kaçınılmalı,
Uygulama sonrası 2 hafta mutlaka
önerilen bir güneş koruyucu krem ile koruma sağlanmalı,
Uygulama sonrası 2 hafta, tedavi
bölgesinin güneşten korunmalı, solaryuma girilmemeli,
Uygulama sonrası 4 hafta boyunca
bölgeye başka kozmetik işlem (peeling gibi) yaptırılmamalıdır.